Bahar…
Büyümeye dair en büyük sıkıntı galiba KILAVUZ ibrasinin kendinize dönmeye başlaması. “Kontrol” durumlarının şirazesinden çıkıp tekrar dönüp size patlamasından bahsediyorum; tek sorumlu olan size. Evet, başlıkla bütünleşin lütfen, bana BAHAR geldi. Yine. Ya ben ne yapacağım bu mevsimle, bir türlü çözemedim, bulamadım gitti.
Diyorum ki bunu bulmak o kadar imkansız bir şey ki sana miso, bırak, çabalama yahu! “Çabalama kaptan ben gidemem halleri” yani. Tarif de edemiyorum içimdeki didiklenmeyi. Bir tarif edebilsem aslında, belki daha bir sakinleşecek, belki de içimdeki ampirik miso, “bak kızım, yıl şu, şöyle yapmıştın da böyle olmuştu,” deneyimlerini gösterecek çatır çatır. Ve anlayacak bu miso. Ya da bilmiyorum, anlamayacak, her şey olacağına varacak, ve saire...
İçimdeki ben- dışımdaki ben. İkisi birbirini tamamlar mı, dışımda olanı Oscar’lık oynar mı, zaman zaman oraya buraya çarpa çarpa-sendeleye sendeleye yolunu bulmaya çalışan içimdekine serin bir tebessümle bakıp bekler mi o dışımdaki...? (Sarhoş olası mı gelmiş bu misonun?)
Merhaba hocam, merhaba, nasılsınız, iyiyim, çok iyi görünüyorsunuz, teşekkürler sen de... derken az önce kulağımdan uzaklaştırdığım aryalarla koşmaya başlayıp hiç kimseyi, hiç bir yeri tanımadığım, en ufak bir aşinalık bile besleyemeyeceğim kaar yabancı bir yere ulaşmak... (Kore?) O zaman durmak?
Sorun ne? Sorun galiba kendi il sınırlarım. Kır onları, kır, yık, çık git. Evet, evet, tabi... Yok ya, bu kadar mı aptal görünüyorum? Eee, yettin o zaman, al biralarını git stada, en tepedeki basamaklardan birine otur, biranı aç ve stadı seyret. Bak bak, hemen bir şey göremezsin, acele etme. Şaşı bak-şaşır gibi sabır ister bu. Bak bakalım, belki istediğin bir görüntü belirir bir ara. (Bak, bak, korkma, kaz seni)
Ya da belki de okula geri dönmek lazım. Manzaradan aşağıyı seyretmek, Bebek’e yürümek, sağdaki manolya ağacına bakmak yerinde duruyor mu diye, çok sarhoş hallerde olmak, sorulan sorulara yalan kuyusunun en dibindeki kırıntılarla cevap vermek, yaşananları-yaşanacakları-hep gizlenip saklanacakları düşünmek...
Yoruldum bir an. Bahar geldi yine.
Aslında çok “korkar” hallerdeyim.
Yine.
marruu
Büyümeye dair en büyük sıkıntı galiba KILAVUZ ibrasinin kendinize dönmeye başlaması. “Kontrol” durumlarının şirazesinden çıkıp tekrar dönüp size patlamasından bahsediyorum; tek sorumlu olan size. Evet, başlıkla bütünleşin lütfen, bana BAHAR geldi. Yine. Ya ben ne yapacağım bu mevsimle, bir türlü çözemedim, bulamadım gitti.
Diyorum ki bunu bulmak o kadar imkansız bir şey ki sana miso, bırak, çabalama yahu! “Çabalama kaptan ben gidemem halleri” yani. Tarif de edemiyorum içimdeki didiklenmeyi. Bir tarif edebilsem aslında, belki daha bir sakinleşecek, belki de içimdeki ampirik miso, “bak kızım, yıl şu, şöyle yapmıştın da böyle olmuştu,” deneyimlerini gösterecek çatır çatır. Ve anlayacak bu miso. Ya da bilmiyorum, anlamayacak, her şey olacağına varacak, ve saire...
İçimdeki ben- dışımdaki ben. İkisi birbirini tamamlar mı, dışımda olanı Oscar’lık oynar mı, zaman zaman oraya buraya çarpa çarpa-sendeleye sendeleye yolunu bulmaya çalışan içimdekine serin bir tebessümle bakıp bekler mi o dışımdaki...? (Sarhoş olası mı gelmiş bu misonun?)
Merhaba hocam, merhaba, nasılsınız, iyiyim, çok iyi görünüyorsunuz, teşekkürler sen de... derken az önce kulağımdan uzaklaştırdığım aryalarla koşmaya başlayıp hiç kimseyi, hiç bir yeri tanımadığım, en ufak bir aşinalık bile besleyemeyeceğim kaar yabancı bir yere ulaşmak... (Kore?) O zaman durmak?
Sorun ne? Sorun galiba kendi il sınırlarım. Kır onları, kır, yık, çık git. Evet, evet, tabi... Yok ya, bu kadar mı aptal görünüyorum? Eee, yettin o zaman, al biralarını git stada, en tepedeki basamaklardan birine otur, biranı aç ve stadı seyret. Bak bak, hemen bir şey göremezsin, acele etme. Şaşı bak-şaşır gibi sabır ister bu. Bak bakalım, belki istediğin bir görüntü belirir bir ara. (Bak, bak, korkma, kaz seni)
Ya da belki de okula geri dönmek lazım. Manzaradan aşağıyı seyretmek, Bebek’e yürümek, sağdaki manolya ağacına bakmak yerinde duruyor mu diye, çok sarhoş hallerde olmak, sorulan sorulara yalan kuyusunun en dibindeki kırıntılarla cevap vermek, yaşananları-yaşanacakları-hep gizlenip saklanacakları düşünmek...
Yoruldum bir an. Bahar geldi yine.
Aslında çok “korkar” hallerdeyim.
Yine.
marruu