Hiç sevmediğim bir duygu bu kuşku; yaşam kalitemi çok ciddi düzeyde bozan. Arkadaşlıklarımda bu duyguyu hep safdışı bırakmaya çalıştım şimdiye kadar. Öyle mi demek istedi, bunu mu kastetti diye yorulmaktan ölesiye korktum. Hatta bir çok insana “ben bir şey demek istemem, derim,” demişliğim vardır. Cidden, ima etmem pek. Ya da neyi ima ettiğimi hemen sonra patlayarak söylerim; ya bir gülme patlaması olur bu, ya da öfke.
Şu aralar iki kuşku içimde kımıl kımıl. Ama biri diğerine nazaran çocuk oyuncağı.
Üç öğrencim var Bilkent’in hazırlık atlama sınavına hazırladığım. Biri diğer ikisinden bir hayli zayıf. Ve bir süredir yaptığı testlerin %90’ı doğru. İlki çok çalışma, ikincisi tesadüf derken... O kadar büyük bir kuşku duyuyorum ki şimdi. İçimi bir hayvan gibi kemiriyor. Cevapları bir yerden bulmuş gibi geliyor. Bir iki kere de dile getireyazdım. Kibarca, “birbirinizle soru konuşmayın lütfen,” dedim. Yok valla, bilmem ne diye cevap verdi. Böyle bir şeyi direk de söyleyemiyor insan; eğer yanılıyorsam çocuğun gururu onarılmaz bir şekilde kırılacak çünkü. Bugün son kez konuyu açtığımda test tekniğinin çok iyi olduğunu söyledi. Peki o zaman dedim, diyecek hiç bir şey kalmamıştı. Kendisi bilir artık.
Diğer kuşku ise çok daha can acıtıcı. Ve yine direk olarak yüzleşemediğim bir olay. Daha önce blogda yazmıştım, beni çok inciten bir öğrencimden bahsetmiştim. Beni yanlış, olmaması gereken yerlerde kurgulamış bir öğrencimden. Sonra anlaştığımızı, artık hayatıma hiç girmeyeceğine dair söz verdiğini anlatmıştım. Şimdi blogumu okuduğundan, ve hatta yorum yazdığından kuşkulanıyorum. Bunun beni ne kadar rahatsız ettiğini ona anlatamamış olmak çok yaralayıcı çünkü kendisine açık açık onu artık hayatımın hiç bir noktasında istemediğimi belli etmiştim.
Bu benim bir zayıflığım aslında. Affettim onu affetmesine de, artık kendi sınırlarımın içinde istemiyorum. O zamanki incinmişliğim iyileşmiyor demek ki bir türlü. Evet, gündelik hayatıma girmiyor, yaşamımı bire bir etkilemiyor, ama ne zaman ki bana ait bir yerde varlığını hissediyorum, buz kesiyorum. İki yıl önceki öğrencilerimin kurduğu bir site vardı. Bu kırgın olduğum öğrenci orayı keşfetmiş. Bana attığı ve asla cevap alamadığı yüzlerce mailin birinde o siteyi okuduğundan bahsetmiş. Geçti, yendim zannettiğim her şey tekrar nüksetti. Son bir mail attım, rica ettim, ve hatta neredeyse yalvardım. O da kabul etti. Ya da öyleymiş gibi yaptı.
İşte ikinci kuşku bu. İçimi kavurup duruyor. Elimde değil, aldırmazlık edemiyorum, yok sayamıyorum. Bir şey sürekli beni dürtüyor.
Rica ediyorum, eğer buradaysan lütfen gelme. Ben bu blog dünyasını çok seviyorum, insanların bana olan sevgisini hissediyorum, sıkıntılarımdan bir kaçış oldu, yalnızlığımın o kadar da derin olmadığını, o inişlerde çeşitli yerlerde başkalarının da bulunduğunu, benzer şeyler yaşayan benzer insanlar olduğunu keşfettim burada. Burayı kaybetmek istemiyorum.
Ama eğer gelmeye devam edeceksen blogu kapatacağım. Çünkü paylaşmak istemiyorum, hayatıma dahil olmanı istemiyorum. Çok mutsuz oluyorum.
Başka ne söyleyebilirim ki? Lütfen GİT demekten başka?
LÜTFEN GİT
Mutsuz miso