15 Nisan 2007

Hatalarla yaşamayı öğrenmek


İyi insanlarız aslında bir çoğumuz. Hepimiz demeye dilim varmıyor; çünkü cidden iki elimin parmağını geçmese de sayıları, kötü niyetli insanlar gördüm bugüne kadar. On beşlik genç kız değilim ne de olsa artık. Bazılarının kötü olduğunu sezmiştim en baştan, bazılarında hayretten ağzım açık kalmıştı, sonlara doğru korunmayı öğrenmiştim. Aslında zarar verebilenler bu kötücül tipler değil, hiç beklemediğimiz yerden gelir yaralanmalar. Ev kazaları gibi tıpkı, gelir aniden, vurur ve geçer.

Hayır, alınan yaraları anlatmayacağım şimdi. İstemeden yaptığımız hatalardan dem vuracağım. Kimisi hata olduğunu sezip kendimize engel olamadığımız hatalar. Yaparken, söylerken bildiğimiz kırıp döktüğümüzü. Ama engelleyemediğimiz. Örnek vermeyeceğim, örnek vermek yaralar çünkü. Bilirim zira o yaptığım hataların vanalarının derin bir yerlerde hazır beklediğini. Anlattığım anda ılık ılık kanayacağını. İstemiyorum şu anda yüzleşmek. (Dayanamayacağım ama. Anlatmalıyım birini hemen. Üniversitede Özlem’in kalbini nasıl kırdığımı her hatırladığımda küfrediyorum kendime örneğin. Amerikan edebiyatına soru çıkararak çalışmıştım, birileri de ona “miso’da sorular var ama kimseye vermiyor,” demiş. Bu salak da gelip bana sormuştu, hafif kırgın. Vayyy, kafasını uçurmuştum. Öncelikle arkadaşlığımızı bu şekilde sorguladığı için. Sonra da benim gibi birinin soruları bulsa da almayacağını kafasına vura vura. Ne bileyim, gururum kırılmıştı bu adi kopya suçlamasıyla. Sonra özürler dilemiştim ama kendimi hiç affedemedim. Kanar hala hafif hafif. Ama artık çok daha hafif)

Kimi hataları da ruhumuz duymadan yapıyoruz gerçekten de. Farkına bile varmıyoruz nelere yol açtığımızın. Sonradan öğreniyoruz ya kurbanın kendisinden, ya da çevreden birilerinden. Amman, hemen koşuyoruz, çok özürler diliyoruz (yani miso hep öyle yapar, çok boldur özürü, bir kırma ihtimaline karşı hemen fışkırır özürler, hiç sakınılmaz). Ya da içimize kapanıyoruz, nasıl tamir edebileceğimize sarıyoruz bol bol. Genellikle de bir yol bulamayıp, kurdukça kurup, olmadık hikayeler yaratıp iyice perişan olarak bu bulamacın içine batıyoruz. Kendimizi yargılayıp, suçlu ilan edip sahneden çekiliyoruz. (miso hemen hemen hiç böyle yapmaz, çatlar yoksa orta yerinden, illa sorar, konuşur.)

İşte burada esas yanlış başlıyor galiba. Hatalarımızla yaşamayı öğrenmek lazım. Onlarla barışmak lazım. Tamam, arsız gibi bir hata-hemen özür-bir hata daha-şak al sana ikinci özür demek istemiyorum. Ama yapılıyor işte hata. Karşıdaki seviyor mu seni? İnanıyor mu samimiyetine? Gerçekten fark edemediğine? Tamam o zaman. O hataya gömülmek bir süre sonra hatanın kendisinden farklı bir boyuta götürüyor insanı. Yabancılaştırıyor. En kötüsü de ilişkiden soğutuyor. Kırılandan daha çok ızdırap çekiyor hatayı yapan. Mağdur koltuğuna diğeri oturmaya başlıyor.

Hata değil mi bu? Yapılıyor; hayatın bir cilvesi işte. Miso hata yapsa ve özür dilese marruu marruu affetmeyecek misiniz?

Yeter artık ama ya.
Ayıp oluyor böyle.
Kocakarılar gibi sarıp durmayın kafanızda.

marruu

17 yorum:

Elif Derviş dedi ki...

Ne hassas, ne güzel bi insansın sen ki bunlara bu kadar - hiç kimsenin yapmadığı kadar - çok kafa yoruyorsun Misocum...şu Özlem olayında bana çok da mühim bir şey yapmışsın gibi gelmedi, ama belki bilmediğimiz ayrıntılar vardır tabii..

Miso affetmişti beni hata yaptığımda geçen sene... hem de kendi derdiyle didişmekten başka hiçbir şeye kafa yoracak hali olmadığı bir dönemde...istese çekip gidebilirdi, sırtını dönüp "senin gibi birine ihtiyacım yok şu an hayatımda hiç, bi senin marazlarınla uğraşmak kaldı yani" diyebilirdi. Ama yapmadı, benim ona destek çıkmam gereken yerde o beni teselli etti, affetti ve dostlukla ilgili düşüncelerime yepyeni bir boyut getirdi...böyle miso affedilmez mi hiç hata yapsa? Miso affedilmezse kim edilir ki?

miso dedi ki...

eh be köşenin delisi
Inanır mısın bu yazdıklarımın seninle, ya da geçen sene yaşanılan şeyle zerre kadar alakası yoktu. (Ama ruhum göğe erdi yazdıklarını okuyunca, o da ayrı mesele tabi, hehe)Boşver, onlar konuşuldu,halledildi ve geçti gitti. Boşverdin, değil mi?
marruu :)

kıvır dedi ki...

mükemmel olgun, harika olgun gibi tabirler kullanacağım sonra da kendimi tiki zannedip tiksineceğim kendimden.Varsa olgunluğun çok çok yüksek mertebelerine verilen bir sıfat, o işte buraya yazmak istediğim kelime.Ama bulamıyorum.
Harika bir insansınız.Biliyorum bunu belki 1 milyonuncu kez soylemişimdir ama iyiki sizi tanımışım ben:)

miso dedi ki...

Bir yazı yazdık, yerin dibine battık. Halbuki cidden amacım böyle övgü almak değildi. Daha ziyade bir çağrıydı. Övgü borazanına döndü, rezil oldum. Utanıyorum şimdi çok.
marru
pıhh

Elif Derviş dedi ki...

Yok, ben üstüme alındığım için yazmamıştım zaten, ama hepsi doğru sonuçta... hani bu kadar affedici olan birini de tabii affeder insan demek istemiştim.:)
Boşverdim mi kısmına gelince ise, biliyorsun beni Miso, boşversem de boşveremem ben asla :))))Boşuna Deli demedik kendimize heralde di mi :)))

gaykedi dedi ki...

Hepimizin anlayış kaplarının derinliği farklı, ama insanlık serüvenini ilginç kılanda bu fark işte....yoksa hayat çok sıkıcı olurdu eminim Miso :)

Bana kötülük yapan insanlardan bir sürü şey öğrendiğim için onlara teşekkür etmem gerektiğini düşünüyorum bazen...belkide insaflı kötülerdi ve beni birazcık sevdikleri için az zarar vermişlerdi, çok isteselerdi bilemiyorum belkide daha fazlasını yapabilirlerdi :)

Aklıma geldi meşhur bir akrep & kurbağa hikayesi vardır, mail zincirlerinde dolaşa dolaşa yalama olsa da anlatı vereyim kısaca...

sel basar, akrem boğulmak üzereyken kurbagadan yardım ister onu derenin karşısına güvenli bir yere gecirmesi icin, kurbaga beni sokarsın sen diye kabul etmez, akrep söz verir, kurbaga acır kabul eder...

akrep kurbağanın üzerinde azgın sulardan gecerken kurbağayı sokar, kurbaga bunu niye yaptığını simdi hem kendisinin öleceğini ve onun da boğulacağını söyler...akrep ama ben akrepim der!

unutmayalım doğal yaşam zincirin de (ekosistem) akrebin bile bir yeri önemi varsa, kozmik planda yani gelişim sürecinde (tekamül) akrep gibi insanların da bir yeri var ve eminim tanrının bu konuda bir değil birçok bildiği var :)

ayyy yeterrr çenem düştü gene :)

kecilerin cobani dedi ki...

Konunun cevresinde olmakla birlikte tam merkezinde olmayan bisey var catlarim soylemezsem: su hayatta en hoslanmadigim sey insanlarin bidibidi konusma kabiliyetini olsa bile acikyureklilikle ve samimiyetle konusma kabiliyetini haiz olamamalari. hatalar yapilir, bazi insan vardir aymaz, Digeri ise asiri hassastir. İs ki tutup 'sen de ne hiyarsin bana boyle boyle yaptin, kirdin kalbimi' diyebilsin. Karsidaki de 'ulan ne essegim afedersin, kirmisim kalbini' diyebilsin. Simdi, cinsiyet ayrimci gibi algilanmak istemem ama, genelde yakin erkek arkadaslar bu beceriye sahipler. daha cok kadinlar, kafalarinda cevirip cevirip karsi tarafa hicbir lakirdi soylemeden iyice bileniyor. sonra da küs. yani benim cevremde daha cok boyle, genelleme yapmiim yine. Kusecegine gel konus, hatami yuzume vur, belki ben ciddi anlamda bir alik'im.. ama iyi niyetli bir alik..Onem veriyorsan tabi.
bana bu temiz komen komen sayfasini actigin icin teskur ederim.
miso, biraz birbirimize benziyoruz.

miso dedi ki...

sevgili deli,
anlamıştım ben senin ne demek istediğini, merak etme :)

sevgili gaykedi,
gerçekten de kötülük yapanlardan öğrenmek lazım, kötü olanı ancak bu şekilde anlıyor insan bir süre sonra. Akrepe de sinir oldum. Mal akrep desem bir bayana yakışmayacak şimdi :)

sevgili keçilerin çobanı,
Ben de hiç haz etmem sessiz sessiz bilenenden. Ama ben tepki vermeden önce biraz beklerim, karşı tarafın çıkış noktasını bulmaya çalışırım. Bir de anında tepki verdiğim anda biraz yakıcı oluyor, o yüzden biraz da olsun beklemek ilişki babında iyi geliyor.
Bu arada, birbirimize benzemesek köşenin delisi ikimizi de bu şekilde sevmezdi herhalde :)

Adsız dedi ki...

Her insan kendinden bir şeyler bulur bu yazında Misocuk.Ben yaptığım hataları anlayıp senin gibi bol özür fışkırtan bir tipim.Kolay unutur,çabuk affederim.İçtenliğimi ispat etmişsem aynısını karşıdan da beklerim.
Dilerim yani özür çekinmem,yaptığım eşekliğin boyutuna ve kişisine göre ayaklarına bile kapanırım,yaparım.Karşı taraf seni anlayabiliyorsa,aynı frekanstaydınız "amaaan işte oldu olan"lık bir durumsa fazla uzatmaya,deşmeye gerek olmadan unutulup gidilmeli diyorum.Bazı şeyler varki şimdi düşününce kıçımla gülüyorum"ulan amma da üzmüşüm kendimi,amma caz yapmışım"diye.

Bazılarının ise hâla içimi kanatacak diye vanaları hep kapalı tutuyorum,nötrüm yani onlara,yalvarsalar kâr etmez,yakınımdan uzağımdan geçmesinler,bir tek öldüklerinde içim sızlar,oda ölümün bizatihi kendisinin acı bir şey olmasındandır ama o kadar!
Bir de seni şurdan tanıyabildiğim kadarıyla affederdim ben seni be miso,bi açıklama yapmana gerek yok,sen bi marruu de yeter.
T.

miso dedi ki...

sevgili T

Bugün köşenin delisi uyarmıştı aslında beni, "bu yazın sanki sen bir hata yapmışsın da affedilmeyi bekliyormuşsun gibi olmuş" demişti. Ben de eve gelince bir daha okuyayım dedim ki senin yorumunu gördüm.

Hata yapan ben değildim (hayrett!)bu sefer, çok sevdiklerimdi. Ben ürktüm, kırıldım ve paylaştım. Onlar bu sefer kendilerini affedemediler. Bu yazı onlara bir çağrıydı; affedilecek bir şey kalmadığını, her şeyin eskisi gibi olduğunu ve olacağını söyleyen bir çağrıydı. Neyse, şimdi her şey halloldu.
(bu arada içtenlik konusunda hemfikiriz:))
marruu

Adsız dedi ki...

orhan gencebayındı sanırım pek dinlemediğim için emin olamıyorum ama
hatamla sev beni diye bir parça vardı
sonuçta hepimiz insanız hataya meyilli bir yapımız var..
hatadır yapılır önmli olan bunu yaptıktan sonra düzeltmek ders almak ve tekrarlamamaya gayret etmektir


kaldıki mişo
sen bir değil bin hata yapsan hepsine birden tek bir af yeter artar yaaa valla...

mişo buraya eller havaya

oley
oley
ooolllleeeeyyyy

miso dedi ki...

diagonelcim, teşekkür ederim. Şimdi ben de ömürsün kömür diyeceğim, ortalık iyice cıvıklaşacak :)

marruu

Talisman dedi ki...

Ya Misocum,
Ben birini kırmışsam ve o hiçbirşey söylememişse ve aylar sonra bir kavgada bunu koz gibi ortaya sürüp "sen de şöyle yapmıştın, kırılmıştım" derse ben deliriyorum, yani kırdığım için af dileme bir yana acaip sinirlenip abuk subuk konuşuyorum. Yahu hatırlamadığım bir şeyi ısıtıp niye ortaya getiriyorsun zamanında söylesene, kendimi köşeye sıkışmış hissediyorum böyle durumlarda.. Çok kötü çok..
Senin demek istediğinle ne kadar alakalı bilemedim ama bu isyanımı dile getirmek istedim, burdan sesleniyorum: - Ey küsenler, lütfen hemen küstüğünüzü söyleyiniz, küstüğünüz kişinin ruhu duymamış, malak malak sırıtıyor olmasına aldırmayın, söyleyin, siz de kurtulun o danacık da kendine kırıldığınızı bilsin.." Hieyyt basın bildirisi gibi oldu yahuu..
Öperim..

endiseliperi dedi ki...

ne olmuş? kim kimi kırmış? özür mü dilememiş? heh hee.

valla bence de çok hoşsun miso. ben de kırar döker, hemen akabinde nedamet getirir, döke saça özürler dilerim.
oluyor işte. sonra affedilmezsem çok bozuluyorum. artık bozulmam onun özür dilemesine kadar uzar gider. heh heee.

yani keçilerin çobanı'nın dediği gibi erkekçe bir özür dilemeyi becerirsek büyük bir adım atacağız. ben erkeklerdeki bu delikanlılığı seviyorum. seviyorum n'apiim:)

svg.

miso dedi ki...

Talismancım,
Ama ne kadar uyuz oluyor insan o kapandığını sandığı konunun en bayat, en çürümüş halde önüne sürülmesine, değil mi? Direk tırnağı takası geliyor bu kedinin.
Basın bildirin süper olmuş, sonuna kadar katılıyorum.
marruu

Pericim merhaba,
O kadar özür dilenmiş, (ki bu özürde samimiyetsizlikten eser olması imkansız) affetmeyen eşektir diyeceğim, başka çare yok.
Ben özür dileyebiliyorum, özür dileyebilene de hasta oluyorum. (Ama bu bizim memleketteki her erkekte olmuyor sanırsam, sizin memleket nere?)
marruu

gaykedi dedi ki...

Sessiz olabilmeyi gevezeden,
Anlayisli olmayi yargilayicidan,
Sefkatli olmayi gaddardan ögrendim.
Onlar bilerek olmasa da bana ögretmenlik yapti.

Halil Cibran

miso dedi ki...

sevgili gaykedi,
söyleyecek hiç bir şey bırakmamışsın. Çok güzel bir alıntı, teşekkür ederim.
marruu