Ilgaz’ın kreşinin müsameresi vardı bugün. Bir sürü insan doluştuk salona. Aman bir alkış bir alkış daha sahneye bile çıkmamış tiplere. Herkes mi bu kadar görgüsüz olur kardeşim? Neyse efendim, her zamanki gibi fevkalade rahat veliler bir on dakika geç geldiği için gösteri 15 dakika geç başladı. Canım ne olacak 15 dakikadan demeyin; akşam 6’da başlayacak gösteri sarktıkça benim açlığım başıma vuracak, sinirim zıplayacak filan. Nasıl illet oluyorum bilemezsiniz, açlığım arttıkça da illet ötesi oluyorum, her şey batıyor filan.
Işıklar karardı, sahneye biri davul, biri de akordeon çalan iki adam çıktı. Kafkas çalıyorlar ama yeni bir versiyon gibi, ezgiler yüzüp duruyor, ana tema yok. Mikrofonlar sanırım ellerinde duruyor; salon zangırdıyor. Bir gürültülü; ölü yerinden zıplar. Şimdi ben de sesten son derece etkilenen bir tipim. Başlıyorum ağlamaya. Eşim, “ya erken başladın, daha bizimki çıkmamıştı,” diye alay ediyor. “Dur bekle, bizimki çıksın hele, elin çocuğuna ne ağlıyorsun?” diyor. Bu arada müzik olanca kuvvetiyle devam ediyor, sahnedekiler bir tek şeyi bile doğru yapamıyor, hatta iki tanesi birbirinin üzerine düşüyor. Kız çocuklarından birinin kafası hep bizden yana, anne-babasını arıyor. Derken aile-pardon sülale, hatta belki de komşular bile var, “heeoovv Tuuuğğğğçeee, yavvvruuummm” diye ulumaya başlıyor. Ne çare, Tuğçe görmüyor bir türlü. Sahnede sergilenen görsel sanatlar piç olmuş, öğretmenler uyuz ötesi... Benim hisli gözyaşlarım bitmiş, yerine deli gibi gülmekten akan gözyaşlarım gelmiş. Bir tür tedavi gören, topluma yeni yeni karışmaya başladığı için de sinirleri bozuk bir kadın gibi gülmekten çatlamak üzereyim.
Derken Ilgaz’ım çıkıyor. Yiğidim aslanım. Söylemesi gereken şey şu: Yurdumuzu düşmanlardan kurtardı, en güzel yönetim olan Cumhuriyeti kurdu.” Bizimki yumurtluyor: “Yurdumuzdan düşmanları kurtardı...” Vay ki ne vay. Herkes gülüyor, bizimki anlamıyor. Sürekli kaşınıyor. Bu arada video çekimi devam ediyor, bizim bitli de performansına devam ediyor. Hırt hırt hırt.
Derken saatin 19.40 olduğunu görüyorum. Ama artık bayılıcam, cidden bitmiş durumdayım. Bizimki de esneyip duruyor sahnede. Neyse, diploma töreni de yaptılar. Bizimkiler bir de kepleri havaya attı. Ama coşku ne gezer! Hepsi aç, bîtap. Aldık, yemeğe gittik annemlerle. Eşim gidip babamı da getirdi bin bir güçlükle. Protezi acıttığı için tekerlekli sandalyeyle çıkmak istemiyordu ne zamandır. Keyifle kabul etmişti gelmeyi. Daha adam geldi, bizimki yaktı kırmızı ışığı. Karnım ağrıyor, akım, bokum. Tabi ben biliyorum derdini, yoruldu, uykusu geldi filan. Öptük dedeyi, anneanneyi, bastık eve geldik.
Hooop, bayılıverdi uykudan.
Kolay mı? Mezun oldu çocuk.
marruu