Başka şehirde okumak zordu bana. Evet özgürdüm, hesap kitap kendimeydi çoğu zaman; ama zordu işte. Yurtta kalmak da öyle. Yollarda sürünmedim okula gidip gelmek için; ki İstanbul söz konusu olduğunda bu inanılmaz bir hediyedir insana, ama zordu işte. Eğlenceden, gülmekten çatladığım anlar oldu olmasına da... Bazen kendimi bile görmek istemezken odada 8 kişi olmak zordu.
Eve çıkmak isterdim deli gibi. Şöyle ayağımı uzatayım, istediğim zaman söndüreyim ışığı, arkadaşlar gelsin gitsin... Ah bir de sevgilim olsa, bir de sevgilim gelse... Bize özel, başkasına mahrem her şeye tanık olsa o evim... Miso’nun kuraklığı, ilişkilere dair korkaklığı yüzünden hiç bir sevgiliye tanık olamayan evim de oldu, hiç bir zaman bitmeyecek sandığım aşkımı her bir köşesinde yaşadığım evim de.
Ne kadar mutluydum ben o evde, ne kadar aşıktım. İçim uçuşuyordu sevgiden aşktan. Pastane köşelerinde milletin anlamaz, kınayan bakışlarına maruz kalmadığım için ne kadar şanslıydım. Bu kadar güvenli bir ortamda yaşayabildiğim için sakin sakin, hoyratlığa kaçmadan, incinmeden öğrendim-yaşadım her şeyi. Ve o adamla evlendim ben. Hoş, evlenmesem de o ev yine aynı büyüyle ve güzellikle içimde kalırdı hep; çünkü o ev beni ben yapan yer olmuştu.
Ben çok şanslı bir misoydum işte, çook. O ev hiç bir zaman başıma geçmedi. O evin delik doğalgaz boruları yoktu. Tüpümüz de balkondaydı; başımıza hiç bir şey gelmedi. Gelseydi; bizi evde, salonda iki ayrı koltukta televizyon seyrederken bulsalardı... Ya da bizi yatakta bulsalardı... Ve böyle çirkin ağızlarını doldura doldura, çirkin çirkin konuşsalardı... Yaşadığımız hiç bir şeye saygı duymadan, mutluluğumuzu, bunun kendi tercihimiz olduğunu zerre kadar hesaba katmadan yaftalasalardı... Zaten paramparça olan ailelerimizi bir kere daha yaralasalardı...
O Bilkentli çocuklara yaptılar bunu. Hiç utanmadan hem de. Utanmazlar zaten; bütün yaşadıkları, bütün hesapları diğer dünyaya dair pazarlıklarıdır. Başka hiç bir şeye veya kimseye saygı veya sevgi duymazlar.
Kurak memleketin iğrenç adamlarıdır onlar.
Her şeyden yoksun olan, ve etraflarındaki herkesi aynı yoksunluğa mahkum eden.
marruu