24 Haziran 2010

Misocin miyim, neyim? :)

“Welcome.”
“Tenk yu.”

Masada üç bayan hoca oturuyor. İkisi gülümsüyor, birisi not almak üzere başını hafif bir açıyla masaya doğru eğmiş ama arada beni de süzmekten geri kalmıyor. Ben? Hazırlık atlama sınavını yeni teslim edip koşa koşa mülakata yetişmişim. Mutluyum ama yüzüm kıpkırmızı ve ter içindeyim. Pardon, tülbent var mı, diye sormamak için kendimi zor tutuyorum. Dışarıdaki kızlarla 5 dakikada iletişime geçmişim. Herkes mülakattan çıkan kişiye “ne sordular,” diye hücum ediyor. Çıkanların alı al, moru mor. Şunu okudunuz mu, neden şunu çalışmak istiyorsunuz, gibi şeyler sormuşlar. Mülakat İngilizceymiş. “Hepsi mi?” diyor biri. (Allah allah, yarısı olur mu yahu?) Bir başkasının aklına bir şey geliyor, “Uçan Süpürge’de bilmem ne ödülünü kim almıştı?” diyor. Kimse bilmiyor, internete girip bakalım, sorarlarsa seyrettik deriz gibi kasaba kurnazlıkları falan dönüyor. Ben sağ köşeye doğru pısıyorum. Açlıktan şekerim düşmüş, elimdeki iğrenç meyve suyuyla geçici çözüm üretmeye çalışıyorum. Benden önceki 15 dakikada çıkıyor. Sıra bende.

“Bir şey sormak istiyorum. Neden tezsiz?”
Gülesim geliyor. Neden mizah? eheh
“Korktuğum için,” diyorum.
“Neden korkuyorsunuz?”
“Tez bürokrasisinden. Oranın virgülü, buranın paragraf boşluğu gibi şeylerden,” diyorum. “Mezun olalı çok oldu. Bu beni cidden ürkütüyor.”
“Peki bu kadar zaman sonra neden geri dönmek istiyorsunuz? Aniden mi aklınıza geldi?”
“Geçen sene bir öğrencim sosyolojiye giriş türü bir ders almıştı. Ben de hocadan izin alıp derse izleyici olarak katılmıştım. Okudukça hoşuma gitti. Şimdi de ilgimi çeken bir alanda bir yol gösterici eşliğinde sistemli okuma yapmak istiyorum. Evet, kütüphane orada duruyor ama ne okuyacağımı bilmiyorum, rasgele seçmek istemiyorum,” diyorum.
“OK, tenk yu,” diyor hocalardan biri.
Yüzüne bakıyorum. Gireli daha beş dakika olmamış.
“Gidebilirsiniz,” diyorlar. Gülümsüyorlar ama. İyi bir şey.

Dışarı çıkıyorum, bayanlar yanıma üşüşüyor. Bu arada benim üzerimde dizimin üzerinde bir şort, askılı bir tişört ve sandaletler var. Kızların hepsi fönlü. İki üç tanesi mini etek-ceket kombinasyonu yapmış, makyajlar ful. Topukların maşallahı var. Ya onlar-ya ben, ortası yok. İçim sıkış sıkış, sınav olmasa biraz daha özenli bir şey yapıcam, biraz boyanıcam belki ama, zaman da olmamış. Neyse, ben de farklı bir kontenjandan girerim, ehehe.

“Ne sordular?”
“Neden tezsiz diye sordular.”
“Neden bu kadar erken çıktın?”
“Teşekkür ettiler, çıktım. Size kolay gelsin. Hoşçakalın.”

Dün liste açıklandı, kabul edilmişim. Artık bana da kolay gelsin. Artık huzurlarınızda mastır öğrencisi miso var. Yaşasınnn!

marruu