O kadar havalıydık ki bugün, anlatmak mümkün değil sanırsam. Bırança gittik. Paşam’ın şirketinin organize ettiği bir etkinlikti.
Dedim ki ben ona, “şunla ve bunla otururuz, değil mi?” Bunlar o üç bin kişilik şirkette tanıdığım on beş kişiden sevdiğim iki üç kişi. Paşam dedi ki olmaz. Neden? Paşam hazretleri müdir. Dedi "biz müdirlerle oturiciiz." Neeey diye inledim. Misolar gibi içli içli ağladım. Kan kustum, kan kustum dedim. Kızılcık şerbeti desem direktörlerle otururuz diye korktum. İşallah çok hasta olurum da gelemem, dedim. (O zaman ben de gidemem, dedi) Oturamam ben o tiplerle. Aman yalebbim, o müdir karıları sarı boyalı saçları, kıpkırmızı boyalı tırnaklarıyla bana böööle yukarıdan bakmaz mı? Bana afaganlar basmaz mı? Yediğimi üstüme başıma dökmem mi? Beceriksiz, sakar, 6.5 yaşındaki miso hallerime dönmem mi? Alışmışım öğrenci diyarlarına, maksimum doğallığa, naaparım ben bunlarla...
Yanaştım müdirime, dedim, “noolur onlarla oturmasak, ayıp mı olur?” Bööyle gözlerini kapadı açtı evet demek anlamında. “Peki ayıp olursa da çok mu ayıp olur? Ha? Mırrr? Marrr?” Güldü paşam padişahım aniden. "Ah be misom, dedi, noolucak onlarla otursak? Neyden çekiniyorsun? Korkma, korkma, bizim çocuklarla otururuz. Ama noolucak, kiminle otursak sever seni."
Yaaaa, ohhhhh, tamam, doooru doooru sever, eheheh demek bizimkilerle oturucazzz. Gidelim gidelim, yiyelim içelimmm.
Neyse havalı geçti yaneeee.
marruu