"Babannemlere gidicez di mi anne?"
"Gidicez annem, ama önce benim şu sınav görevlerim belli olsun."
O kadar hevesli, o kadar heyecanlıydı ki tipim, gerçekten de ilk defa sınav görevimin olmasını istemedim. Salı günkü sınav için pazartesi sabahı 9'da açtığım bilgisayarımı her 15 dakikada bir kontrol ediyorum, Ilgaz'cım da tepemde, "belli olmuş mu? gidicez mi? ben hazırlanayım mı?" diye yayın yapıyor. Saat bire beş vardı görevim olmadığını öğrendiğimde. Hemen arkasından köşenindelisi aradı, gördün mü, görevin yok diye. Ondan sonrası bir fırtına. Eskişehir istikametine gitmekte olan 2 otobüsüne binmeyi başardık. Bir çöp bile hazır değildi üstelik :):)
Gidiş tabi ki Ilgaz'ın üç saat boyunca hiç susmadan yayınıyla taçlandı. Eskişehir'e bir saat kala, "anne, kaç dakika kaldı?" dedi. Hemen anladım. "Annecim daha bir saat var, nooldu?" "Çişim geldi," dedi. (Galiba biraz da utandı) Muavine söyledim; muavin de son derece şirin gencecik bir oğlan. "Şöför durmak istemiyor, büyük çişi mi, küçük çişi mi?" dedi. (Bunu da hiç anlamamışımdır, kaka demek ayıp mı yahu? Ama oğlan çok kibardı galiba) Baktım bizimki Sivrihisar'ın bağrına sallayacak bütün likit birikimini, "siz bana o meyvesuyu kaplarından bir tane verebilir misiniz?" dedim. (yok yok, tetrapakların pipet yerinden içeriye doğru işetmedim çocuğu, ayran kabı gibi bir şey, markasını hatırlamıyorum). Kısa süren pazarlıktan sonra bir adet boş ayran kabı kılıklı meyvesuyu kabı, bir adet battal boy çöp torbası, bir adet üstüne işemek üzere olan Ilgaz ve bir adet üstüne işemek üzere olan ama bunu sadece Papa'nın hatırına yapacak olan miso otobüsün en arkasına geçtiler. Yahu çocuğum sanki üç gündür işemiyor. Düğme bibi aşka geldi, kap doldu. "Annecim dur," dememle musluk kapandı. "Bu beni gidene kadar idare eder," dedi büyümüş de küçülmüş ukala dümbeleği. İtina ile battal çöp torbasına sarılan kutsal sıvı çöpe atıldı. Ben gururlu bir edayla (ne otobüse işedik, ne de sizleri 3 dakika geciktirdik diye kurumlanarak) oğlumu önüme katarak yerimize geçtim.
Sivrihisar'ı geçtikten bir on dakika sonra otobüs hayalet bir benzin istasyonuna yanaştı. Türbanlı bir bayan iki kızının çişini bir türlü tutamadığından şikayet ede ede aşağıya indi. Tabi biz de hemen fırladık yarım kalan filmi bitirmek için. Tuvalete gittiğimizde çişi gelenin kızlar değil kadın olduğuna Ilgaz çok şaşırdı ama bir şey söylemedi. (Bir centilmen yetiştirmişim yalebbim) Ben de fırsatı kaçırmadım tabi :) Kazasız belasız vardık Eskişehir'e. Herkes çok mutlu oldu.
Bugün de geri döndüm. Kulağımda müziğim, elimde kitabım, bir saat de uyuyarak. Otobüsten inip ayazda yürümek de ayrı iyi geldi.
Biraz kendimle başbaşa kalmak iyi gelecek.
Umarım güzel bir hafta olur:)