Dün itibariyle 36yı devirdim efendim. Baktım yüzüme, önce sabah, sonra da gece. Üzerimde farklı kostümlerle. Sabah ayna karşısına geçtiğimde okula gitmek için giyinmiştim; üzerimde cidden çok beğenerek aldığım yumuşacık bir kot ve çok sevdiğim siyah, işlemeli bir penye vardı. Beğendim sabah kendimi; takılarımı da böyle beğeniyle taktım. Güzel buldum kendimi, aferin miso dedim, kolay mı bak, yeni bir yaşa giriyorsun. Hoop, bir bakacaksın bir başka yeni yaşa girdiğin gün geliverecek, o bir yıl ne olduğunu anlamadan şıp diye geçivermiş olacak. Tadını çıkar. Bir yıl, bir yıldır. Zira Ilgaz doğduğundan beri ben zamanın nasıl geçtiğini gerçekten takip edemiyorum. Ilgaz’dan öncesinin ve sonrasının ritmi çok farklılaştı; bu saptamam çok saçma gelebilir ama ben hakikaten böyle hissediyorum.
Gece eve geliş sabahkinden farklıydı tabi. Bitap denilecek kadar yorgundum. Hem okul koşturmacası, hem cidden ağlatacak kadar dokunan ve etkileyen dost-öğrenci kaynaklı doğumgünü sürprizleri, hem de babamın hastaneden çıkarılma işleri... Ah bu baba kaynaklı sürprizler hayatım boyunca beni en çok hırpalayan şey oldu hep. İyi şimdi, ama zıplattı yine, çekiverdi bilinmeyen ve korkudan öldüren o sevimsiz boşluğa.
Gece diyordum, aynaya baktım diyordum laf karıştı. Evet, aslında gece gördüm bir kaç fazla beyazlık kafada, veya surattaki çizgi durumları daha netti. Olsundu, ben bugün insanların sevgisini ve ilgisini cidden yoğun bir şekilde hissettim ya, başka bir şeye gerek yoktu. Hem Cumartesi gecesi bir miktar içilmiş, bazı hesaplar kesilmiş, eskiler yad edilmiş, bol bol da ağlanmıştı kocayla. Edebiyle ama, koskoca yerde garson dışında kimseye çaktırmadan, usul usul konuşarak, kimi zaman sitem edip, kimi zaman da geçen yılların üzerimize yıktığı değişikliklere kızarak bir kaç saat geçirdik. O eski günleri özledik hep. Pazar sabahı kalktığımda sol gözüm bir uzun bir süre boyunca incecik bir çizgi halinde açılabildi. Sağ gözüm daha iyiydi. Bunu da anlayamadım tabi ki; sol gözüm daha mı içlenmişti de daha mı çok gözyaşı dökmüştü? Neyse, allahtan Pazartesi sabahı insana dönmüştüm tekrar.
Bakın ne çok işler yapmışım bir miso olarak son günlerde. Bir yaş büyümüş, blogu kapanmış, ettiği küfürler ve araya soktuğu hatırlı dostları işe yaramış da tekrar açılmış :), insanlar tarafından hatırlanmış, daha da önemlisi şımartılmış, bütün bir gece toplam altı aylık ağlanmış...
Çok şeyler halletmiş bir insanın rahatlığını taşımam gerekirken içimde tarifsiz bir hüzün, bir eksiklik hissi.
Anlamadım gitti.
marruu