7 Nisan 2007

Hıyarlar cumhuriyeti


“Sen bilmezsin, hıyarın tekidir o,” derdi kuzenim
“Ya bırak, ne hıyarı! Esas hıyar diğeri, bir de sen,” derdim.
“Yok ya, pis herif,” kah kah, kih kih. Tipik adam harcama muhabbetleri, güler geçerdik.

20 yıllık arkadaşım bu bahsi geçen. Çok net bir adamdır; lüzumsuz kibarlaşmaz, kırıtmaz. Harika bir ailesi vardır. Neyse, uzatmayayım, severim yani ben bu adamı. Kalitelidir, okumuştur, görgülüdür. Evropalara bile gitmiştir zamanında Inter Rail’le, ama hiç övünmemiştir vesaire.

Dün gece üç kız ODTU Uptown’daydık. (Kız? Pardon? Kadın kadına demeye dilim varmıyor, güne/konkene gitmiş gibi hissediyorum kendimi) Gitmeden önce yine önyargılı Miso’ydum. Ya bu hanım kızlar şimdi aman kocam, canım, aaaşşkımm, biricik çocuğum, ondan uzak her bir saniye bana eziyet/haram... Sen dur miso, demiştim kendime, karartma kızların içini. Ben eşime hastayım aslında, kalitesine, düzgün insan oluşuna; ama evliliğin o korkunç çoraklığı çörekleniyor içime zaman zaman. Geliyor-gidiyor. Sıkıyor-bırakıyor. Falan filan.

Miso yine hayretler içinde kaldı dün gece. Aslında gecenin konusu çocuğunu bırakıp İstanbul’a giden arkadaştı. Maksadımız pis dedikodu değildi; hepimiz biliyorduk ki aslında o arkadaşımızı halâ seviyoruz. Ama tabi anlatılanlar yürek paralayıcı; annenin aldığı bereyle yatmalar, elinden alınınca boğuluncaya kadar ağlayıp hastaneye götürülmeler, benim annem yok, ben ne yapıcam demeler... Yazsam hepinizi verem edip kalkıcam buradan, biliyorum.

Konu diğer kızların eşlerine gelince çenem masalara vurdu hayretten. İşte bazı inciler.

Biri:
“Kadın iyi temizlik yapamıyor, baaak burası tozlu, sen yap en iyisi.”
Arkadaş bankada müdür yardımcısı oluyor, diğeri maaş farkını hazmedemiyor: “Tabi, patron sensin, evet, evet, hadi, başıma kak.”
Anne-babasının önünde “kızım müdür mü oldun sonuçta, bir müdür bile olamadın,” demeler. (Gerçi bu noktada oğlanın kendi babası, “siktir lan, sen kendine bak, sen ne bok oldun,” şeklinde ağzına indirmiş ama bizim bu konudaki yaramızı saramadı).

Diğeri:
“Bir işi de düzgün yap be kızım, bak yerdeki kırıntılara...”
“Benim yaşım ilerliyor artık, ikinci çocuğun zamanı geldi,” (ki kız istemiyor, en azından şu anda istemiyor)
“Niye master yapıyorsun? Tamamen kendini tatmin için. Bana bir şey mi demeye çalışıyorsun? Bitirebildiğine de inanamıyorum zaten”
“Sen ne biçim annesin, insan çocuğunu bırakır mı?” (bırakılan yer=anneanne, bırakılan süre=bir gece)

Ben böyle yaşayamam; cidden. Bu lafları işitmek niye? Benim eşim de böyle yapmaz zaten, asla yapmaz. Biz birlikte yaşamayı iyi öğrenmişiz, birbirimizin sınırlarını ihlal etmeden, kırıp dökmeden, terbiyesizik etmeden, parayı pulu başa kakmadan...

Terbiyesizlik ve hoyratlık insanın doğasında var. Aslında şu anda “erkeğin doğasında var,” demek istiyorum ama etrafımdaki sicili çok temiz adamları da karalamak istemiyorum bir çırpıda.

Üzüldüm dün gece ben.
Hıyarlar sarmış dört bir yanımızı.

12 yorum:

Elif Derviş dedi ki...

Harbiden hıyarlarmış bu anlattığın tipler...ama arkadaşların da ağızlarını açıp bi çift laf edememişler mi yahu?? Ya da belki ettiler ama sen anlatmadın burda... aksi takdirde, lafı yiyip yiyip ses çıkarmadan oturanlara da çok kızıyorum ben.

weiss und schwarz dedi ki...

bu erkek milletine yaranılmaz diyorum başka da bişey demiyorum...tabi yaranmaya çalışan varsa ;)

kecilerin cobani dedi ki...

Miso, bunlarin disi olanlari da oldu mu erkeklerinden beter oluyor be yav.
Daha acımasızca hıyarlaşabiliyorlar.
..Sanki...

miso dedi ki...

sevgili deli,
sanırım sorun biraz da bu arkadaşların her bir lafa tenis topu karşılar gibi laf çarparak karşılık vermeleri. Olay artık çığırından çıkmış durumda. Dinlemek, anlamak mümkün değil :(

sevgili weiss,
Yaranmayı geçtim, ikisinin de birer oğlu var ve ikinci çocuğu düşünüyorlar. Pek anlamadım ben :(

sevgili çoban,
Haklısın valla, ne erkeği çekiliyor, ne dişisi. Ben arkadaşlar adına çok üzüldüm; farklı birer insan haline gelmişler. En kötüsü de bu sanırım.

EKMEKÇİKIZ dedi ki...

"Terbiyesizlik ve hoyratlık insanın doğasında var" demişsiniz ya, söylenecek tek şey bu. Bu durumda bir de, doğru-düzgün yürüyen bir ilişkisi olanın şükretmesi gerekiyor, galiba. Üzücü bir şey...

Adsız dedi ki...

insan yedisinde neyse yetmişinde odur derlerya belkide doğrudur


hayatındaki evrelere göre renk değiştiren kabuk bağlayan yada soyulan binlerce hıyar var
ve bunları birbirinden ayıran tek şey üzerlerindeki kimlik
prof. amale,bankacı,vs fark etmiyor kendi tarlalarına döndüklerinde hepsi eski halini alıveriyor demekki...

söylenecek bir şey daha var
üzüm üzüme baka baka kararır misali etkiye tepki vermekle başlıyor sonu aşılamayacak dereceye gelen engeller olsa bile en ufak bir çıkışta oo sen dur karışma o benim karım/kocam
döverde söverde moduna geçiliyor..
maalesef
riyakarız
hayır diyerek bile bunu tescilleye biliyoruz ....
yaşanmamaı dileğiyle


bu arada mişocum gönderdiğin yorum u ekleyemedim :(
sorun verdi
umarım kızmazsın sanırım aptallığımdan yanlış bişiy yaptım

Lapis lazuli dedi ki...

Cogu kadinda da erkeklerin hiyarliklarini ortaya cikarma potansiyeli var, o kadar masum degiller, dirdirlari yeter (sozum meclisten disari, genel dusunce)

Elif Derviş dedi ki...

"en ufak bir çıkışta oo sen dur karışma o benim karım/kocam
döverde söverde moduna geçiliyor.." demiş ya Diagonel..aklıma eşimin yaşadığı bir olayı getirdi bu...bir gün eşim bir bar çıkışı gecenin köründe yürüyor kızılay'da. Bi bakıyor, kızın biri erkek arkadaşından feci dayak yemekte...avaz avaz dur yapma, nolur yapmalar falan kız yalvarma halinde, perişan...eşim araya girmeye kalkışıyor "ayıptır falan" (artık ne dediyse, buraları uyduruyorum) ve o dayak yemekte olan "zavallı" kız dönüp ne dese beğenirsiniz? "Sana ne ya sen karışmasana!!" Eh peki, pess deyip geri çekiliyor eşim tabii...ondan beridir de karışmamaya çalışır böyle şeylere..

Adsız dedi ki...

merhaba
ben ilk defa buraya yorum birakiyorum, boyle biraz damdan dusmus gibi olacak ama aslinda baska yerlerden tiklayim dustum.

ben de cok uzuluyorum iliskilerin boyle bir hal aldigini gorunce. hele benim yanimdayken esler birbirleriyle boyle atisinca hem moralim bozuluyor, ne yapacagimi sasiriyorum hem de cok uzuluyorum gercekten. boyle laflari soyleyip sonra insan nasil guvenle uyur beraber, nasil sevgi bekler karsisindakinden. cok yipratici, cok zor. mutlaka herkes saf birer asikti bir zamanlar. ne zaman, nasil boyle hiyarlasiyor insan anlamak zor.
cok uzuldum ben o annesinden ayri kalan cocuga. hic ihtimali yok mu biraraya gelmelerinin?
pelin

miso dedi ki...

Sevgili ekmekcikiz,
Gerçekten de insanın nispeten daha iyi yürüyen ilişkisine şükretmesi gerekiyor. Hayatın ironisi de bu sanırım :)

Sevgili Diagonel,
Hıyarlar ve tarlaları... Bayıldım :) Ve haklısın, riyakarız, yüzleşemiyoruz. (Ya bir daha kendine aptal filan deme:( Çıkmasın yorum, ne olacak?)

Sevgili Cano,
Gerçekten de çoğu insanda birbirinin hıyarlıklarını ortaya çıkarma potansiyeli var; zaman zaman bundan keyif bile alabiliyorlar. Ne kadar anlaşılmaz bir şey, değil mi? Ama ben senin kadar rahat kılıçlayamayacağım kadınları. (Biraz taraflı davranacağım sanırım:))
marruu

Delicim,
Tut Barış'ı tut, aman başına bir şey gelmesin bu kazlar yüzünden :)

Sevgili Pelin, hoşgeldin,
Üzüldüğün çocuk maalesef hala sadece babayla birlikte. Biz de perişanız. Ama anne enteresan bir şekilde kalben de çook uzaklarda (inanılır gibi değil)
Bir de tabi insanlar benim yanımdayken kavga ettiğinde ben de yerlere bakıyorum direk, açılsa da yok olsam diye.
sevgiler

gezicini dedi ki...

merhaba
tesadüfen geldim bu sayfaya, okudum. yazdıklarınızdan etkilendim. evlilik hayatım uzun değil ama, yine de birşeyler söylemek istedim. bence insanların sınırlarını bilmek ve orada durmak gerekli. sevginin yanında saygı şart kesinlikle!
sevgiler
gorki

miso dedi ki...

sevgili gezicini, hoşgeldin
Gerçekten de çok haklısın. Karşıdakinin sınırlarını bilmek ve ona saygı göstermek çok önemli.
Ne yazık ki ben gözlemlediğim tek şey bir çok evlilikte, yıllar geçtikçe bu sınırların tarumar olması. Ben bu konuda şanslıyım, umarım benim kadar şanslı olursunuz.
sevgiler