3 Nisan 2007

Jülide

Sevgili Jülide,

Geç oldu, biliyorum. Hatta geri dönülemeyecek kadar geç. Ama bunları yazmak zorundayım. Çünkü son bir vedayı hak ediyorsun; hem de bir çok insandan daha çok.

Ya şimdi tanışma anılarımızı anlatmak cidden anlamsız olacak. Aklımda kalan tek şey, ve aslında aklımdan hiç çıkmayacak tek şey her zaman parlayan gözlerin sanırım. Bir de, bir şey daha var tabi; o dünya güzeli yüzün.

“Ya miso, ne güzel minyonsun, seni gören hiç çocuk doğurmuş der mi? Bayılıyorum bu haline.” “Ya Jülide ne diyorsun, esas ben sana hayranım, ne kadar hoşsun, kapkara saçlar, gözler, bembeyaz bir ten. Bir yere giriyorsun, milletin ayarı kaçıyor, o kadar şekersin ki,” demiştim. Suratında inanmaz bir ifadeyle “yaaa,” demiştin de, şaşırmıştım. Ya nasıl olur, bu kadına bunları söyleyen kimse olmadı mı şimdiye kadar, diye düşünmüştüm.

“Eşim üşümüyor ama ben üşüyorum, gizlice aşağıya inip kombiyi yükseltiyorum,” demiştin size geldiğimizde. “Üst katlar soğuk oluyor, ne yapayım?” Gülmüştün bir de; her zamanki gibi. “Ben de çok üşürüm, kadınlar daha kolay üşüyor galiba. Erkekler kıllı yünlü, ondan pek üşümezler, boş ver sen eşini,” dediğimde ise beni şaşırtacak kadar çok gülmüştün. Kibarlık olamazdı bu kadarı; o kadar hoşuma gitmişti ki anlatamam. Komik bir kadınım galiba ben diye düşünmüştüm; sonra da korkmuştum, acaba sıkılan bir kadın mı Jülide, diye.

Ayrancı’da uyduruk bir ev aldık ve acayip bir fiyata kiraya verdi emlakçı, diye anlatmıştın Jülide. Ayakkabı al her ay, demiştim. O kapkara gözlerin parlamıştı. Ya miso bayılıyorum ben ayakkabıya, sen de mi seviyorsun, demiştin. Sevmek ne kelime, hasstasıyımmm diye mırlamıştım; benim eşim gülümsemişti, alışkındı, biz on yıldır evliydik, senin eşin hafifçe kaşlarını çatmıştı; daha bir yılınız dolmamıştı, suratında bir kışlık-bir yazlık, gerisine ne gerek var ifadesi vardı. Eve dönerken arabada eşim, “ya bu adam teknolojik cihazlara ciddi para harcar, ayakkabı muhabbetinden hiç hazetmedim,” demişti. Ben de, “iyi çocuktur, boşver, takılıyordu bence,” demiştim.

İyi çocuktur hakikaten, eşim de çok sever, ben de çok severim. Ne yapıyor ki acaba şimdi?

Rahatsızlandığının haberini aldığımda karnıma bir taş oturmuş gibi olmuştu. Canım Jülide ya, seninle löseminin ne alakası vardı? İçimde çıt diye bir şey kırılmıştı; kaçıncıydın sen benim sevdiklerim arasından Jülide? Benim sevdiklerim, gözlerinin içine bakıp gülümsediklerim arasından hiç biri hastalığı hastanede bırakıp gelememişti; şimdi ben nasıl inanacaktım senin tekrar aramıza döneceğine?

Dönemedin nitekim.

Canım Jülide. Öyle can ciğer arkadaştık diyemem, ama hep sevdiğimdin, asla üzülmesin dediğim. Buluştuğumuzda hep iyiydik, güzeldik. Aslında bildiğimden daha çok sevdiğimi anladım bu haberle. Ama hiç hoşlanmadım bundan, küstüm yine. İnandığım şeyler yerlere döküldü hep. Toparlanmam için bir süre geçmesi lazım yine. Yerlere bakamıyorum şimdi dağılan incileri toparlamak için. Göremiyorum gözyaşlarımdan.

Canım Jülide. Sen bana baharı anımsattın hep, üşüdüğüne inanmak mümkün değildi sanki. Hep o güzel halinle hatırlayacağım seni.

Hiç üşüme Jülide, sakın üşüme.

11 yorum:

Elif Derviş dedi ki...

:(((((

kecilerin cobani dedi ki...

ahh miso,
kim ne yorum yapsa ne kadar 'az boş' olur? en guzelini deli demis bir muddet once..
etrafimda ve yakinimda bu kadar cok bogusan insan varken; sanki hep incilerimizle yaşayacağız gibi.
en yakinina vurana kadar insan bocalamaya devam ediyor, vurunca bir muddet red, bir muddet de kurtarma cabasi sonra da gidisine hazirlik, gidisine alisma. sonra hersey duz.
:(((

EKMEKÇİKIZ dedi ki...

Ooofff, off!
En zor ölümler, bu genç ölümler.
Dilerim hiç üşümesin, Jülide.

Adsız dedi ki...

Off Miso yaa!
Ne güzel okuyordum "kocaman yürekli,güzel insan Misonun" yine bir güzel dostluk anısını.
Sonra kocaman bir tekme indirmiş gibi oldun mideme,hayır karnıma çünkü karnım ağrıyor şuan,tüylerim ise her zaman olduğu gibi havada.Dağıldım.
Üşüyerek okudum yazının en sonunu.Jülidenin yerine üşüyenin kendim olması dileğiyle:(((
T.

Talisman dedi ki...

Off çok üzüldüm.
Çok acı birşey bu..:((

Adsız dedi ki...

Olume yas siniri koymak lazim. Yani yasli olenin cani can degil demek istemiyorum ama 20'sinde, otuzunda olmek de cok feci.Bizim buyuk Hala, 98 yasinda, 70 yasindakiler hakkinda cocuk diyor, daha genc diyor. Belki her yas genc. Bilmiyorum. Belki de olumun sekli kotu.

www.elifsavas.com/blog

Adsız dedi ki...

Çok üzücü gerçekten de.

İnsan ne söyleyeceğini bilemiyor. Neresinden bakıp neresinden dusunse olmuyor. Dilekler bile neredeyse anlamsız kalıyor.

Soğuktan insanın içi titriyor.

miso dedi ki...

Merhaba

Herkese çok teşekkür ederim. Paylaşmak insana iyi geliyor.

Ben iyiyim, gerçekten iyiyim. Ama inanır mısınız, en çok yaralayan da bu. Ateş düştüğü yeri yakıyor cidden.

sevgiler

gaykedi dedi ki...

Yaa Tanrı' dan rica etsek gidenlere en azından yılda bir kac telefon açma izni verse bu dünyaya, şu ölüm daha bir çeilir olur ya neyse, kabül aptal bir fikirdi!

Başın sağ olsun Miso' cum :(

weiss und schwarz dedi ki...

çok uzun zamandan sonra okudum yazını...neşeli bişey beklerken acı gördüm...denebilecek çok şey yok ki ben zaten bu anlarda susulması gerekenlere inananlardanım ...

Adsız dedi ki...

bu uzun sessizliğin sebebi buymuş meğer...
üzüldüm bu bir kelime ne kadar anlatır bilmiyorum ama öyle işte yutkunamadım boğazıma birşeyler düğümlendi
tüylerim diken diken oldu
üzüldüm...
yakını olan herkese bol sabır diliyorum