10 Aralık 2007

Sen kimi kurtarıyorsun Miso?


Göksu’ya gittik yine. (Ya ben galiba bir yirmi yıl sonra size Bakırköy’den yazıcam; ne yapayım, çok seviyorum içmeyi. Bir de tabi kamuoyu araştırması yapıyorum sıkça. Bakıyorum benden sık ve fazla içenler de var, hoooop, Göksu’ya zıplayıveriyorum akabinde) Bu sefer iki arkadaşımızla gittik. 2000 yılında evlendiler. Yaklaşık bir buçuk senedir de ufak çaplı zelzeleler yaşıyorlar. Çok sık görüşmesek de biliyorum hikayeyi.

Oğlan benim eski arkadaşım. Gençlikten. Ta liseden, öyle söyleyeyim. Lisedeyken taşınmışlardı “mahalle”ye. Çok hoş biriydi; şimdiki gibi sürekli kilosundan şikayet ederek gezmiyordu. Hoş, uzundur o gençliğimizdeki gibi de değil. Çok okumazdı, ama bilirdi. Konuşacak bir şeylerimiz olurdu hep. “Mahalle” güvenli bir yerdi, yan mahalle yoktu delikanlılarıyla dövüşülecek. Geceleri dışarı çıkar otururduk. Öyle içme-kusma seansları olmazdı. Yürüyüşe çıkan aileler adam gibi oturduğumuzu görüp içleri rahat bırakırlardı bizi dışarıya.

Bu arkadaşla da hep “arkadaş”tık. Hep bir hayranlığım vardı gerçi; interrail hikayelerine, o özgürlüğüne, sevgilisinin gelip ailesi evdeyken onlarda kalabilmesine, adam gibi oturup film izleyebilmemize. O da bana karşı öyleydi. Böyle dayanılmaz bir kadınsılık zaten uzağımdan bile geçmedi hiç bir zaman; ama başka bir şehirde okuyor olmam, şimdi komik ve sığ görünse de o zamanlar bütün kızlar utangaç’ı, cici-kız’ı oynarken benim bunlarla takılabilmem, zaman zaman içebilmem filan belki farklı bir şeyler yaratmıştı. Nasıl başardık bilmiyorum, ama bu arkadaşlığı hiç bozmadık, hiç saçmalamadık.

Şimdi farklı biri olmuş. Üç ay öncesinden bile farklı. Ve yapayalnız bir çocuk gibi. Geçenlerde kuzenimle yemeğe çıkmışlar. “D. boşanmak istiyor ama ben istemiyorum,” demiş. “Tehdit ettim, oğlanı vermem diye korkuttum, şimdilik bir şey söylemiyor, ama korkuyorum,” demiş. O kadar çaresiz ki, saçmalık örgüsü ha babam, de babam devam ediyor. Yemek boyunca da karşılıklı yapılan en ufak espriden bile alınmalar, sen çaktın-ben daha çok çaktım laf karşılamaları filan...

Yemeğe çıkmadan önce “kurtarabilir miyiz acaba” diye düşünüyorduk evin beyiyle. Kurtaracak bir şey pek kalmamış ne yazık ki. Beraber yaşamayı becerememişler, çok yormuşlar birbirlerini, bir o kadar da tüketmişler.

AŞK ve TUTKU üzerine yazacak bir kamyon şey var tabi, ama bir o kadar da susulması gereken bir konu oldu. Yaş itibariyle sanırım. İşin en kötü tarafı, bu kadar saldırgan ve bıkkın iki insanın hayatlarına birileri girdiği anda yine bahar çiçekleri gibi açacak olmaları. Tükettiğimiz şey birbirimize dair oluyor ne yazık ki, birbirimizin kapılarını çarpıyoruz suratlara. Dışarıya hep açık olan başka kapılar var; biz bilmesek de, farkında olmasak da varlar.

Aslolan, bitirmeden yaşamayı becerebilmek. En tehlikeli kumar da çocuk üzerine oynananı. Asla yapılmaması gereken.

marruu

19 yorum:

Elif Derviş dedi ki...

:(( "Bıkkın" demişsin ya...çok fena bi kelime işte o...bıkkınlık çok şey yaptırtabiliyor insana...halbuki belki biraz mola verilse?....püfff...molayı alınca geri dönüşleri olmaz mı yoksa? Dediğin gibi çoktan bahar çiçekleri gibi açmış mı olurlar acaba...ee kötü bir şey mi bahar çiçeği gibi açmak...yok değil elbet, ama ya geride kalan, soğuk da olsa güzel olan, ısınmak için birlikte durmayı gerektiren, insanı diri tutan kış? Ne zor bir durum :( Tanımıyorum tabii bahsettiğin kişileri ama umarım her şey her ikisi için, ve daha da önemlisi çocukları için, olabileceğinin en iyisi olur.

"Evin beyi"ne selamlar (komik olmuş bu laf :D), evin küçük beyiyle küçük hanımına da öpücükler :)

Elif Derviş dedi ki...

aaa fıstığı unutmuşum çok ayıp, onu da mıncırırım.

gaykedi dedi ki...

üf yaa ne üzücü, bir ilişkide kavga varsa, umut vardır diye duymuştum, eğer o çift kavga etmeye bile tenezzül etmiyor, iş tehdite falan varmışsa diyecek pek birşey kalmıyor tabi, geçen aylarda biryerlerde okuduğumu hatırlıyorum, bilmem hangi ülkede yaşayan dünyanın en uzun zamandır evli ve çok mutlu olan çifti, mutluluklarının sırrını "sonu mutlu biten kavgalar" olarak açıklamış, bence çiftler ara sıra atışmalı, birbirini şakayla karışık kızdırmalı sonrada barışıp ateşli ateşli sevişmeli :)

Zamandan Sızan dedi ki...

BERABERLİKLERE ARA VERMEK GEREK..UYGULAMIŞ BİRİ OLARAK İŞE YARAR BİLİRİM..
ÇOCUK DA İLLAHAKİ ARADA SIKI BİR MALZEME OLUR KAÇINILMAZ..
HEP AYNI HİKAYELER MALESEF..

uykucu dedi ki...

her zaman için en kötüsü çocuğu alet etmek ve onunla tehdit .aceba çocuklarıda farkındamı herşeyin.

tavsan dedi ki...

o birbirine dair seyleri tuketmek lafi, o baskasina acacak kapilar olmasi lafi o kadar dogru geldi ki. ve aci. o denli yakinimiza sokuyoruz bir insani, sonrasi birbirini yipratip kendimizi yeniden baska birine acmak mi olmali. bir donus noktasi var sanirim, ama nerede, ve zaman gectikce daha derine mi iniyor, bulmasi mi zorlasiyor bilmiyorum.
bu durumda en azindan ara vermek ve isleri sacmasapan boyutlara getirmeden bir durup sakinlesmek gerek herhalde. paniklememek. deger veriyorsan deger verdigini karsindakiin anlayacagi, isteyecegi sekilde ifade etmek.
ne guzel bakiyorsun sen iliskilere miso:) bir de ben okuyorum seni, yorum birakmasam da.

EKMEKÇİKIZ dedi ki...

Çok sevdiğimiz arkadaşlarımız, başka birisiyle ilişki halinde olduklarında, ya da en kötüsü ilşkiyi bitirir hale geldiklerinde, nasıl da farklı tanıdığımızın dışında varlıklara dönüşüyorlar. Ne tuhaf, insanın karşısındaki insana göre şekillenmesi.

Anladığıma göre, o eski mahalle arkadaşı, dost delikanlı karısına karşı öyle başka bir kişi olmuş ki, senin için de uzaklara bir yere gitmiş.

En tatsızı da, hep o çocuğun kullanılmasıyla işlerin yoluna gire ceği fikri.
:(

miso dedi ki...

Canım deli,
Bıkkın evet. Ya bir de bıkkınlığı katlamaya o kadar kararlı göründüler ki. Hiç bir çaba hissedemedim. Bazı insanların yapısı bu belki de. Yani kötü niyetten değil, beceremiyorlar galiba. Bilmiyorum. İkisi de o kadar düzgün insanlar ki aslında. (Bu arada Fıstık'ı mıncır tabi de sizinkiler hiç sevdirmiyor, benim halim ne olacak? Allalllaa)

Sevgili gaykedi,
Kavga değişik bir tarz tabi. Mesela benim yakınımdan uzağımdan geçmez. 13 yıldır beraberiz, birbirimize belki bir, belki iki kere bağırmışızdır. Çok sinirlendiğimizde birazdan konuşalım deriz. (Galiba en iyi becerdiğimiz de bu oldu) Sonra kırık dökükleri toplamak imkansız oluyor çünkü. (Derin gözlem) Son çözüm ise, hehehe, sanırım aylardır ayrılar. Halbuki belki de çözüverir, bilmiyorum :))

Sevgili Figen,
Evet, en kötüsü bu. Ve bence oğulları da gayet farkında gerginliğin. Buyur bakalım, geleceğe hazırladığın çocuğa oluşturduğun örneğe bak. Tüh ki ne tüh.

Sevgili Tavşan, hoşgeldin,
Ne kötü di mi? En acısı gerçekten de. Aslında tüketmek değil de, doyma noktasında tutabilmeyi becerebilsek keşke. Çünkü doyma noktası kaçınılmaz. Ya bir de bu ara verme işi bana da hep çok çekici gelmiştir. Ama geri dönüşler nasıl oluyor acaba? Ya da oluyor mu? Çünkü öyle bir yalnızlık ve bıkkınlık ki o nokta, ara verdiğin anda macera başlar gibi geliyor bana. Ya da ben mi çok yaramazım yahu?? (İltifatın için de teşekkür ederim. Mmmm, çok iyi geldi)

marruu

tavsan dedi ki...

Ayrilma ve geri donusler konusunda hicbir tecrubem yok (ve olacak noktaya gelmek de istemem aslinda). Ama evet haklisin galiba Miso; geri donusler de kolay degil. Yeni ve problemsiz daha cekici duruyor elbet yipranmisa gore. Yine de kisilere ve en cok da yasananlara bagli sanirim sonucta; her iliski kendine ozgu.
Ayrica o iltifat degil; kolay kolay cikmaz zaten agzimdan benim oyle cici sozler icten gelmedikleri surece;)

kedi dedi ki...

Çocuk denen yaratık bir yuvayı kurtarmazzzzz!
Ancak onun için devam eden yuvada ruh hastası olmaya aday bir ebeveyn ile sorunlu olarak büyür gider.İlerde de"Senin için hayatımı yeniden düzene sokmadım ben"diye suçlanır.
İki ucuda pis değneğin!
Tercih yapmak gerekirse:En iyisi ayrılmış ama mutlu bireylerin huzurlu sağlıklı çocukları

(Misom şifreliye dalış yaptın mı?Yani davette bi sorun yok dimi.Israr değil, merak.Maruuuuu)

miso dedi ki...

Sevgili ekmekçikız,
Bin, yok yok yüz bin özür. Yorumlara yorum yazarken senin yorumun çıkmamıştı. Çok afedersin, atlamış gibi olmuşum :( Söylediğin ise çok doğru. Yemek boyunca arkadaşıma baktım durdum. Yemek sonrasında da sürekli kafamın içinden kavga ettim. O kadar bambaşka bir insandı ki karşımdaki... Üzülmemek elde değil. Çocuğun kullanılması için ise aptallık diyeceğim, özür dilerim.

Sevgili tavşan,
Yeni'nin dayanılmaz bir çekimi de yok mudur? Ama galiba kaçınılmaz olarak onun da eskiyeceğini, tükeneceğini hesaba katmalı insan. Biraz zeka :)

Biyokedicim,
Korkunç bir evden ziyade huzurlu iki ayrı ev doğrusu gerçekten de. Tabi bu durumlardan korunabilen bir çocuk imkansız gibi geliyor. (Gönderdiğin davetiyeyi kabul ettim ama giremiyorum. Galiba bir kazlık yaptım)

marruu

tavsan dedi ki...

Yorum spami gibi olacak bu kadar yorum yapinca ayni yaziya ama yazmadan edemedim bu yeni ve geri donme tartismasina gupguzel ve koca bir nokta olarak (kendi adima): Eternal Sunshine of the Spotless Mind.
;)

Elif Derviş dedi ki...

aaa cidden ne güzel filmdir o tavşan :))

ayçobanı dedi ki...

cizzzzz sesi verdi icim :(

gülçin dedi ki...

attila ilhan'ın dediği gibi, bir akşamüstü insan aniden yorulur. sevmek, birden bırakıverir senin elini, caddede koşmaya başlar. çok sevdiğim bir söz var: birbirinizi sevin, çünkü sevgi azaldıkça kusurlar çoğalır. ne doğru.

sevgiler

kedi dedi ki...

Misom
Önce gmailine atmışım,Şimdi de ilk yazıştığımız yahooya attım.
Bloga girdiğin mail ne ise onu yazarak girebilirsin aslında,çok kolay.Gel hadi,marruuu sesi eksik blogumda ama :(

miso dedi ki...

Sevgili tavşan,
O filmde beni en çok çarpan şey, o kızın yine dönüp dolaşıp aynı adama aşık olmasıydı. Yine dönüp aynı adama aşık olmak nasıl bir şeydir yalebbiiii :)

Sevgili Ayça,
O kadar çok var ki bunlardan etrafımızda. İlişkiler eskidikçe insanlar ne yazık ki bu tür şeyler yaşıyorlar. Benim cızzzlar senfoni oldu.

Sevgili Gülçin,
Ya biliyor musun, sevmek birden bırakıverir insanın elini, ve sonra başka bir sevmek tutar belki de... Ve koşarken kişiyi de sürükler peşinden. (Ay pek romantik oldu, hehe) Sevmek lazım ama, beslemek lazım, uzaklaşmamak lazım. Haklısın.

Biyonik kedi,
Hemen girip bakıcam şimdi. İnşallah olur :) Gelir öterim marrr marrrr.

marruu

Adsız dedi ki...

Askin yerine koyacak bir duygu yoksa, hic normal birsey degil evli olmak.

www.elifsavas.com/blog

elektra dedi ki...

birbirini tüketmiş iki insanı, evlilikte ortak değil rakip olma yolunda izlemek kadar yorucu bir şey yok bence. çevremde iki kere tanık olduğum bu bitme, tükenme, bir tarafın tehdidi ve ardından garip bir şekilde evliliğe devam etme şeklinde gelişen olaylar zincirinde sonuca hep şaştım. çünkü benim gördüklerimde yazdığım gibi hala birlikte olma gibi bir sonuç çıktı ortaya. ben onlarla bir şekilde biraraya geldiğimde acaip geriliyorum. zaten onlar da o sürece tanık olanları hayatlarından kasıtsız da olsa çıkartıyorlar. utanmak mı, eleştirilmekten korkmak mı bilemiyorum. eskilerin bir deyişi var, ' karı koca arası ipek, araya giren köpek ' diye. böyle oluyor sonrasında. dışlıyorlar seni.:(( ufff, çocuğun kullanılması ise, sanılandan çok yaygın:((