27 Nisan 2007

Mutluluk


Tecavüz et, bırak olduğu yere; fırlatıp atmış olduğun yere. Eve gelip bıraksınlar, kapat ahıra utancınızı, görmesin, konuşmasın konu komşu.

Ah o Döne’nin hainliği; en korkuncu o işte. Yardım etmek istemiyor ki tek bir kelime etsin. At urganı kalasların arasından Meryem, çek bak sağlamlığına. Güle güle Meryem, yakar Tanrı’na, belki cennete gidersin. Ama dur, aç gözlerini, o anı bekleyen Döne’nin yüzündeki hainliğe inat vazgeç; sırf bu yüzden vazgeçmeye değer. Bük boynunu, otur ahırda karanlıkta, ama asma kendini. Dönee, Dönee, ah hain Döne. Dönelerin soyu kurumaz, gülerler insana, gülerler Meryemlere, “ha ha ha, İstanbul’a mı Meryem, ha ha ha”. Büker boynunu Meryemler bu lanet Döneler yüzünden. Bunlar yaralı parmağa işemez, bunların vicdanı yoktur, acıyamazlar.

Cemal, al aferin’i babandan. Haydut vurmuşsun ya, hakettin işte aferini. Bu hayatta haydut vurdun vurdun, gerisi boş, aksi taktirde hiç bir işe yaramamışsın demektir. Muhtemelen ömrün boyunca aldığın ikinci ya da üçüncü aferin bu. Şimdi bir aferine daha koş Cemal, al kızı git, işi hallet gel, al aferinini.

Cemal, al sana ilk darbe; bak abin ne diyor, kız günahsız olabilir diyor. Bütün tren yolculuğu boyunca diş biledin, aklın karışmasın diye ne kadar masum uyuduğuna bile bakmadın, hadi bakalım şimdi ne yapacaksın? Al kızı git köprüye, bekle aşağıya atlamasını. Yaa, kolay mı o kadar Cemal, yapamadın, değil mi? At telefonu aşağıya Cemal, fırlat at. Hayatındaki diğer insanlar da çıkıp gitsinler hayatından. Kal Meryem’le birlikte.

Yanlış ata oynamışsın İrfan. Üzerinde Burberry kıyafetler, havuzlu ev, koynunda güzel bir kadın ama kafanın içi delik kalmış. Sızıyor oradan dışarıya-içeriye. Olmamış bir şeyler, eksik kalmış. Artık olası da yok zaten; İrfan ya o evde kendi boğazını sıka sıka ölecek, ya da kaçıp gidecek. “Biraz daha sarma?” diye sorulması lazım İrfan’a, tek ihtiyacı bu. İrfan’ın güzel karısı İrfan’ın veda mektubunu kayık yapıp havuza bırakıyor oysa. Budur işte senin kıymetin İrfan, bak da gör. Ezilirsin şimdi tabi, hıyar İrfan, insan anasını babasını çağırmaz mı? Ah İrfan ah, telafi etmek mümkün değil şimdi, değil mi?

Şimdi görüyorsun değil mi İrfan? “Beni dinle Aysel!” Aysel dinlemez, dinleyemez. Aysel sağır, Aysel kör. Aysel olmuş etc. Etc Aysel. Kafası kirlenmiş, herkesi kendi zannediyor. Küçücük kızı kazık kadar kocasına yakıştırıyor. Bir de uyarıyor aklı sıra, sok çomağı arı kovanına Aysel, tam zarar vermeden çekip gitme. Tarumar et ortalığı.

Yağmurun altında oturup ağlarken yüzüne götürdüğü kınalı parmakları yüzünü de boyayacak gibi. O güzel gözlerinin etrafına yayılıverecek gibi. Bak kovadan denize Meryem, anlat İrfan’a seni sevdiğini sana gösteren tek insan olan Bibi’ni, neneni. Sana insan gibi davranmış iki insanı tanıştır. Sonra engelle Cemal’i, hayatının en büyük hatasını yapmasına engel ol, sakın zarar vermesin İrfan’a.

Ve hayatının darbesini vur Cemal’e. Yaa Cemal, hiç bekler miydin haydutların en sinsisini, en sansarını kendi çatının altında? Bırak, vurma Cemal, dön Meryem’e. Gıcır ayakkabılarını giyersin yine evlendiğinizde. Bırak bu işi hayatında başını kaldırıp abisinin yüzüne bakamamış olan amcan yapsın.

Ve herkes kendinden bir kocaman aferin alsın.
Mutluluk nerede? Mutluluk burada, aferinde.

8 yorum:

uzay dedi ki...

son günlerde duydugum en bomba haber ne biliyomusun?
eger bi kadın otobüste durakta surda burda erkegin kalktıgı yere oturursa zina oluyomus..
bunu düşünen ve bu düşünceyi yayan insanlar var!
bu düşünceyi yayanların yanı sıra kardesini annesini karısını öldürenler.. aahh ahh..ahh onlar
hepsine tüüühhhh

EKMEKÇİKIZ dedi ki...

Ah, Miso!
Yine ne güzel anlatmışsınız.
Gerçi, ben birazcık kıl olmuştum bu filme; bizden bir konuyu biraz yabancılara göstermek için oryantalist gözlüklerle anlatıyor, diye düşündüğümden.
Ama, konu yakıcı derecede gerçek, maalesef. Bir de, Cemal ve Meryem o kadar saf ki, insanın içi acıyor.

uykucu dedi ki...

bende izlemeyi çok istiyorum vakit bulamadım bari cd si çıksada alıp evde izlesem .her gün oluyor bu tür olaylar acısı orda.

weiss und schwarz dedi ki...

miso ne güzel yazmışsın yine okurken kitaptan mı,filmden mi,gerçek hayattan mı anlaşılmıyor bile. Ağzına sağlık...

miso dedi ki...

Sevgili uzay,
Son günlerde duyduğun o bomba haber beni kahretti. Ya bu nasıl bir zekadır, ya da bu yanlış beslenmenin bir sonucu falan mıdır? (Aşırı radyasyona mazur kalmak da çok mantıklı geldi şimdi)Tüh ki ne tüh...

Sevgili ekmekçikız,
Teşekkür ederim iltifatınıza. Ben seyrederken sizin gördüğünüz açıdan görmedim aslında. Ama Cemal ve Meryem'in saflığı gerçekten de çok acıtıcı.

Figen'cim merhaba
Umarım fırsat bulup seyredebilirsin, oyuncuların yanısıra müzikler de çok başarılı.

Sevgili weiss und schwarz,
İltifatına çok teşekkür ederim.
Şişer şişer gezerim.

marruu

Ali Kayhan dedi ki...

Ne güzel filmdi ve ne güzel kitaptı gerçekten de. Ne çok hayatın içine girilmiş, ne farklı hayatlardan çıkılmış.

Ben bu "gıcır" ayakkabıları gerçekten "kaçır" olarak anlamışım yahu, olacak iş mi?

miso dedi ki...

Sevgili alikayhan,
Yanında oturan kişi filmin ilk yarısı boyunca kâh ağlayıp kâh güldüğü için, ve tabi bir de on dakika arada hiç durmadan konuşup, bir de üzerine sen konuşmuyorsun diye çamur attığı için kafan karışmış olsa gerek diyorum.

O yüzden "olacak iş" bence.

marruu

Adsız dedi ki...

İfadelerin,anlatımın,cümle seçimin çok hoşuma gidiyor.Bayılıyom ve seni seviyom ben Miso.Ama neden beni ihmal ediyon ;P
T.