23 Ekim 2007

Kadının olamammm


Filmin ismi dayanılır gibi değildi aslında, evet, biliyorum, sezmeliydim fragmanda gördüğümde. Ama konu gıdıklayıverdi. Mutlaka gidilecekti. Geçkince bir hatun genç bir erkeğe aşık olur. (Geçkince bir hatun derken lütfen önünüzü ilikleyin; kendileri Michelle Pfeiffer sonuçta-adını bile doğru yazmak mümkün değil.) Acılar çekilir, aman da belki güzel tarif edilir diye düşünüldü; fragmandan anlaşılan buydu.

Ben aslında cidden bu acıları görmeye gitmiştim (heheh). Olur mu kardeşim, sen tut yarı yaşında bir adama aşık ol! Biraz kassan kızınla bile çıkabilir. Haydi bakalım, gözyaşlarını görelim, acuk da mahalle baskısı+evlat kınaması...

Geleneksel miso seniii! Oralarda işler böyle yürümüyormuş bak! Hatun 40, oğlan daha 30 değil. Hatun zaten vücut bağlamında inanılmaz ebatlarda. (Bu kadarı terbiyesizlik diyesi geliyor misonun. Ve diyor da haliyle) Ama yüzü hafiften anlamsızlaşmaya başlamış ne yazık ki. Artık botoks mu, kulak arkası yukarı çektirme mi, bilemiyoruz. Çok yakın çekimlerde bile bir tek çizgi yoksa orada, bir nümero var demektir; miso yemezz! Bizde bile ufak çaplı bir harita oluşmak üzere.

Oğlansa dünya şekeri, süper bir şey. Ama birlikte gittikleri disko sahnesi bir felaket. Kadını yaşı yüzünden küçümseyen hıyardan tutun da, oğlanın yaptığı folklorik+Singing in the Rain’den apartılmış figürlü dansı eğlendiklerine dair ikna etmekten çok uzak. (Bizde bir eğlenme emaresi yoktu; bilakis utandık)

Bağlıyorum, çünkü biliyorum ki filmde bayıldığım orada bayıyorum. Ne boş filmmiş ki, çekilen acı yalnızca bir kaltağı kıskanmaya dair bir acı mealinde yansıtıldı. Filmin sonunda da “ay ben yanlış anlamışııaam” cümlesi her şeyi çözmeye yetti.

Yok ya! Böyle bir şeye girişiyorsan, cesaretin varsa aşka, elinde sürüklediğin çuvalın içinde getirdiğin acılar, sevinçler, alışkanlıklar, çocuğun, kabuk bağlamış yaralar, kanamaya hazır yaralar, yeni yeni açılacak yaralar... Yok mu bunlardan sende be kadın! Minileri çekip fıstık gibi bacakları gösterince, yatağın üzerinde 7-10 yaş grubu gibi sıçrayınca, birbirine krema sıkıp mısır patlağı dökünce oluyor mu bu işler? Her şey yoluna giriyor mu?

Biz de hiç bir şeyden anlamıyormuşuz. Vay be! Hani çok büyük bir beklentim yoktu, ama sığlıktan da midem kalktı. O değil, AliKayhan’la Kıvır da telef oldu arada.

pıhhh

10 yorum:

Adsız dedi ki...

Miso,

Benim anlamadığım ne biliyor musun, kardeşim bu botoksu genç göstermek için yaptırıyorlar ama yaptıran herkes 50 yaşındaymış gibi duruyor.

Dün gece Mehmet'le Stephan King'in kısa öykülerinden çekilmiş diziler izledik, Claire Forlani oynuyordu (Joe Black'ta oynayan kız) kızı mahvetmişler, görsen şaşar kalırsın, yüzünün formu değişmiş.

Gel demişler, gençleştiricez demişler, kandırmışlar kızı, maymuna çevirmişler.

Adsız dedi ki...

Acı olan "kaltak" bir kadını kıskanmaktan daha çok, "kaltak" bir kadını kıskanacak duruma düşmek değilmi?Çarpacaksa BMW Mercedes çarpsın; İnsan adi sırfıntı nedeni ile aldatılırsa daha da derin acı duymaz mı?

Kemal

EKMEKÇİKIZ dedi ki...

Aman Miso canım Miso,

İyi ki yazmışsın, bu filmi.
Ben de fragmanını görüp seyredeyim demiştim ve haftasonu kaçırdım diye hayıflanmıştım.
Demek ters köşeye yatırıyor?
Neyse, sen telef oldun, ama, bizi kurtardın. Bu da bir şeydir.:))

kecilerin cobani dedi ki...

aman misom, ellerine saglik. alikayhanla kivira ve bittabi sana en gecmis olsun dileklerimle.
yarin gelin, hadi, ben gecikmeli 1408'e gitcem.
aaa dun halloween' e gitmistim bak yazacaktim, hemen yaziiim bi bak. sakin gidilmesin zaten.
mişel fayfır (en temizi boyle yazmak) farkli bir gezegende. bi de omur gedik gibi kadük 'eleştirmenlerin' hatun hala taş gibi demeleri benim göbeğimi hafif hoplata hoplata gülmemi sağlıyo. yeni öğrendim bu teknigi, cok rahatlatici.
not that there's anything wrong with it. (seinfeld'den, bilir misin...)

Ali Kayhan dedi ki...

Ama miso, çok sanatsal bir beklentiyle gitmemiştik ki filme zaten. Beklentilerimizi en aza indirmiş, ne olabilir ki en fazla, diye düşünmemiş miydik? Gerçi bir sonu olsa iyi olurdu. Ya da başladığı gibi devam etse, Doğa Ana ile, daha yararlı olabilirdi.

Patlamış mısır çok güzeldi aslında ama çabuk bitti. Ellerim bomboş kaldı.

Bir dahaki sefere filmi ben seçebilir miyim? Sevgiler. :)

miso dedi ki...

Sevgili Aslıberry,
Evet ya, terbiyesizler! Kandırıyorlar kızları, çeviriyorlar maymuna. Hani ...me kaş göz çizsem daha güzel olur diycem, ayıp olacak. Çok az ameliyattan sonra ifade bozulmadan kalabiliyor ne yazık ki :( (Allahım, şaşırtmaaaa)

Sevgili Kemal, hoşgeldiniz,
Aslında "kaltak bir kadını kıskanacak durum" bence yok. Ya da ben hissetmiyorum. Kıskanmak benim için çok ani bir his. Bir de ben öyle mercedesleri, BMWleri pek kıskanmam; zira halimiz TOFAŞtan hallice. O konuda yapabileceğim bir şey yok sonuçta. Ben böyle okumuş etmiş hatunları kıskanırım; bir de üzerine fevkalade hayranlık da duyarım ki şizofrenime diyecek olmaz :))

Sevgili ekmekçikız,
Filmde güldüğüm sahneler olmadı değil, ama yine de parama yazık oldu diye düşünüyorum. (O kadar yani)

Çobanım,
Taş gibi hatun lafına ben de çok gülüyorum. O kadar ameliyattan sonra ruhu bile taşlaşmıştır. İnsan kendini tanıyamaz hale geliyor yahu! Biz yaptırmayalım şekerimm. Bu arada, yeni tekniğini denedim, cidden çok keyifli. hohhohooo

Sevgil AliKayhan,
Öyle deme, benim Altın Ayı filan gibi bir beklentim vardı. (Allahım, beni ukalalardan koru yalebbimmm) Doğa anne konusunda ise sana katılıyorum. Bittim kadına. Patlamış mısır harika bir şey, kusura bakma. Hatırlarsan çift el yiyip bitirdim bir kova mısırı. Bir dahakine film başlamadan cebine doldurmanı tavsiye ederim.

marruu

gülçin dedi ki...

miso affet ama film kendini isminden deşifre etmiş zaten yahu. "kadının olamam", uğraştırma beni olcam diye, maymun etme. acaba "kadının olmayacağım" olsa daha mı iyi olurdu? hmm, ya da "kadının olamayacağım"? niye hep kadına yükleniyoruz, bi dakika, "erkeğin olamam" nasıl? mişel fayfır'ın haline de üzüldüm şimdi. aklıma bir de aysel gürel gelmez mi şimdi, hadi buyur. "25 yaşında erkekler kapımın önünde paspasta yatıyorlar" demişti ya, o gün bugündür bunu düşünürüm.

miso dedi ki...

Ah be Gülçin,
Bilmem mi? Kafamı taşlara vuruyorum. (Biraz daha abartırsam kendimden nefret edicem galiba) Mişel Fayfır'a da üzülme. Kendim ettim kendim buldum gibi yani. Ama Aysel Gürel'lik bir durum yok henüz. Allah muhafaza :)

marruu

kıvır dedi ki...

İş bu film izlenirken Antalya da altın portakal devam etmekteydi.

isn't it ironic,
Don't you think...

;)

miso dedi ki...

Kıvırımmm,
Olabilir. Herkesin de kendi aday filmleri vardır sonuşta. Bu da bizimki olamaz mı? Sığlığın dibi neresidir?

marruu