12 Haziran 2008

Yıl Sonu


Dönem bitti sayılır. Bugün ilk proficiency’ye girdik, haftaya Salı ikinciye giriyoruz. Sonrasında, çıkarsa yaz okulu; çıkmazsa eylüle kadar serbest dalışlar geçidi.

Bugün bölümün partisi oldu bahçeye açılan tek kantinin bahçesinde. Muhteşem mamalar, ama ılık denilemeyecek kadar sıcağa yakın içecekler, sesini hiç duyamadığımız üçlü bir canlı müzik grubu, konuşmalar, gülüşmeler... Kimileriyle sıcacık karşılaşmalar-kimilerinin gözlerindeki ölgün-ışıltısız ifadeler, kimisinin her bir dediği doğru-kimisinden yalan iltifatlar... Canımm, saçların ne güzel olmuşşş... Benim mi? Yalan konuşma, bir tokayla tepeden tutturmuş işte diyesi gelen misolar. Ya biz kadınlar ne kadar enteresanız cidden. Muhtemelen yağmuru yemiş saçları ciddi sıçan gibi görünmekte ve bundan gözlerini alamayan fönlü arkadaş nasıl kıvıracağını bilememekte. Onun fönünün asla ve kat’a bozulmaması da ayrı bir yazı konusu belki. Hakkında bir kelime bile yazamayacağım bir yazı.

Okulun bitiyor olması hep bir boşluk, bir anlamsızlık benim için. Hiç bir zaman taaattiiil naraları atamadım. Aslında bu okulla ilgili bir şey bu. Gidesim olmadı hiç; gidince hep bir eksiklik hissettim. Bu sene de aynı şey oluyor işte. Sınavı yapan ve hiç birini tanımadığım öğrencilere baktıkça basanlar bastı. Göz göze geldiklerimle sessiz bir anlayış, anlaşma, derdi varsa anlamaya çalışma... Yani bir de içlerinden birini tanıyor olsam bütün sınav boyunca kaş göz desteğini aşan skandallar mı olacaktı acaba? Yok artık, daha önce kendi öğrencilerimin sınavına girmişliğim var; hep hoca gibi davrandım, hiç mahçup etmedim miso’yu. Aferin, tecrübe bu işte.

Yaz böyle bir şey, okul akşamları başka sahiplerine kalıyor. Stad tenha oluyor; sadece yaz okuluna kalan çocukların az bir kısmı geliyor. Stadın en ucunda oturup deli bir kuvvetle sahayı sulayan fıskiyeyi seyretmek muhteşem bir şey. Başka hiç bir ses olmadan onun fırlattığı suya bakıp rahatlamak. Okulun içi de harika. Geçen yaz bir gece yürümüştüm uzun uzun. Aradaki yolda. Hiç kimse yoktu, bir allahın kulu bile geçmedi. Mimarlığın oradaki banklara oturmuş düşünmüştüm. Kokum ağaçlardan gelen kokulara karışmıştı; orada zaten oraya ait bir parça gibi hissetmiştim kendimi. Orada doğal olarak yetişen bir şey. Ne? Bilmiyorum. Ne düşündüğümü de hatırlamıyorum; sadece okulun o halini çok sevdiğimi, o yalnızlığımda sonsuz mutlu olduğumu hatırlıyorum.

Bu yaz gelirim yine bir gece, okul benim gibi hissederim, çok sevinirim kendi kendime. Okul benim aslında; ve bunu düşünmek bana çok çok iyi geliyor.

marruu

14 yorum:

uzay dedi ki...

bu blogda senin..bizlerde sabırsız okuyucuların..sonunda!
seni okumak içimde bi yerlere dokunuyo misoooo ..

tavsan dedi ki...

Gozlerim doldu. O okul; o universite benim. Bazi yonlerden azaliyor gibi gelse de benim olusu, bazen de hala ayni, benim okulum. 8 senem gecti orada. Bu sene, 30. yasgunumde Ankara'da yapmak istedigim sey orada dolanmak, oturmak, yemek-icmekti; yaptim da sevkili, baba ve kardesle beraber; bir tek kardes oradan degil komsu okuldan. Iste o zaman anladim ki, hala beni icine aliyor, hala rahatlatiyor. Yani degisimi bana da geciriyor bir nevi caktirmadan.
Ozledim yahu, sen anlattikca orada oldugumu hayal etmenin mutluluguyla birlikte bir de hafif bir ozlem basti.

EKMEKÇİKIZ dedi ki...

Misocum,
Hiç gitmediğim okulundaki, hiç duymadığım kokuyu genzimde hissettim.
Öyle...

Tabiat Ana dedi ki...

sevgili miso,
farklı zamanlarda aynı şeyleri düşünmüşüz demekki.Geçenlerde bende böyle bişey yazmıştım okulu öğrencisiz daha çok sevdiğime dair.Okurken çok tanıdık geldi hissettiklerin:)

Adsız dedi ki...

Sevgili Miso,
Ne zaman yazacaksin diye merak ediyordum. ODTU'den boyle detayli bahsedisin beni orada gecirdigim yillara goturdu. 1998 e kadar 5,5 yil yurtlarinda kaldim, gediklisi olmustum yurtlarin. Yine bir bahar senliginde, yine bir Bulutsuzluk Ozlemi konseri sonrasi o bahsettigin guclu fiskiyenin sularinda cilginlar gibi kosarak islandigim geldi aklima. Ihlamur agaclarinin kokusunu bile ne guzen anlatmissin. Eline saglik...

Adsız dedi ki...

Bende o okulda 80'lerin başında staj yaparken kaldığım zamanlarda kendimi yalnız hissetmiştim ama sizin gibi degil, kendi yalnizligima okulun yalnizligi da eslik ediyordu. Koyu bir yalnızlık ve yoksunluk. O zamanlar hic bir sey yoktu. Yurtların yazın daha da fakirleşen kantinleri vardı sadece. Zaten niye bir şey olsundu ki, yurtlarda da kimse kalmazdı toplasan en fazla 10 kız, belki 20 erkek, birbirini hiç tanımayan.
Hala oralara gittigimde o gunleri hatırlıyorum ve bu gunku guzelligini yasamaya calisirken derinlerde buruk bir huzun sizin dediginiz guzelliklerin uzerine golgesini dusuruyor.
Sevgiler

miso dedi ki...

Zuzzaayy canım,
Teşekkürler, çok sağol. Okulda olmak da benim içime dokunuyor sanırım :)

Sevgili tavşan,
O okul bizim, çok haklısın. Herkese göre ayrı bir anlamı ve yeri var. İnsanı kozalıyor burası; en azından benim üzerimdeki etkisi bu. Bir de burada öğrenci olsaymışım neler olurmuş tahmin bile edemiyorum. Macera bağlamında yani:) Tavşancım, özleyince gel, misafir ederiz seni.

Sevgili ekmekçikız,
Bak ne diycem, atla gel, kokuyu kendin al. Hayalindekinden bile güzel çıkacak. Ve iyileştirici. O güzelliğe inanamayacaksın.

Sevgili Tabiat Ana,
Öğrencili ayrı güzel, öğrencisiz ayrı güzel burası. Ama geceleri az öğrenciyle cidden muhteşem oluyor. İnsan o yaşta tam olarak idrak edemiyor değerini, kendimden biliyorum. O yüzden, değerini bilenlerle başbaşa olunca harika oluyor gerçekten de.

Sevgili hopeforbetterdays,
Hoşgeldin. Kahkaha attım o suyun altında koştuğunu okuyunca. Ya cidden yaptın mı? En büyük fantazilerimden biri, biliyor musun? Ama ben yapamam, soğuk şokuna girerim. Hatırlasana bir de ne kadar tazyikli olduğunu :) Yurtlar, şenlik, stad... Bir insan başka ne ister ki? :))

Sevgili paleiad,
Hoşgeldiniz. 80lerin başında söylediğiniz kadar ıssız olmalı her yer. Sanırım o yıllar yüreklerin de kuruduğu yıllardı. Kantinler ne yapsın, değil mi? Bir de bizler okurken işler böyle değildi, bizler öğrenciydik. Öğrenciliğimizi hep bildik, veya hep bir şekilde hatırlatıldı. Şimdikilere hizmet vermek için çırpınıyor işletmeler. Evet, bizim kantinlerimiz şimdi işletmeler oldu. Birbirini tanımak da daha zordu. Bakın, şimdi facebook var, tanımadığınız, hiç bir fikriniz bile olmayan insanlar sizi arkadaş listesine ekliyor. Güzel mi? Bilmiyorum. Yalnızlığı pek gidermez bu tanışıklıklar, değil mi? Sevgili paleiad, hissettiğiniz hüzün hiç bir gölge düşürmedi güzelliklere. Ben zaten hep onların eşliğinde yazıyorum. Okuldaki yalnızlığa aşkım da bundan zaten.

marruu

evinkedisi dedi ki...

Miso'm;

Okulun öğrencisiz ne menem bir şeye dönüşmesi, tuhaf değil mi? Aslında binalar çok soğuk, renkler de öyle, oraları canlandıran insanlar da gidince...

Yazını her zamanki gibi çok severek okudum ve hep okullarımı hatırladım ta yaz tatilinde basketbol oynamaya gittiğimiz lise dahil...

İyi tatiller Miso'm, iyi tatiller :)

elektra dedi ki...

misokedim, kalabalık mekanların insansız halleri bana pek dokunur. ama dediğin gibi bir benim olma durumu hissederim o anlarda. garip bir, mekanı tüm boyutlarıyla algılama haline geçerim. kalabalık anlarının sesleri, kokuları hücum eder belleğime, sonra o anki ıssızlıkları...o an benim olur oralar.
dedim ya, çok garip ve karmaşık duygularla çok severim o hallerini.

şule dedi ki...

misom, yaz geldi ya sonunda, oh be. yaz okulu olsa da olmasa da, okul bir sureligine bizim :) yaz okuluna gelen cocuklar bile biraz misafir.

Emre KORLU dedi ki...

bir şeylerin sana ait olması ne güzel değil mi miso..kokunla onların kokularının birleşmesi..annem odan sen kokuyor der bana hep..sen olmadığında odandan gelen kokun birazda olsa özlemini dindiriyor der..
sevgiyle kal..

Adsız dedi ki...

bir ayrılık bir yürek binlerce sevinçli çığlık ....




yüreğine sağlık mişo

Adsız dedi ki...

Haydi iyi tatiller! Ama blogu da tatile sokmak yok, ona gore! :o)

www.elifsavas.com/blog

miso dedi ki...

Evinkedisicim,
Ya sen bu okula bir gel, öğrenciyle de güzel, öğrencisiz de. Gel de gezdireyim seni.

Elektracım,
Aslında dediğin gibi boşluktan doğan bir hüzün oluyor. Ama yalnızlığı da güzel. Yine dediğin gibi :)

Şulecim,
Evet ya, alıcam tapuyu yakında, bizim tabi oralar hep. Misafir de misafirliğini bilsin, di mi yani?

Gay_yorcum,
Anneler bilir cidden. Çocukların odaları da onlar gibi kokar. Muhteşemdir bu koku; ben mesela Ilgaz'ın hafif nemli ense kokusunu hiç bir şeye değişmem. (Buyur bakalım, heheh) Bir de koku konusu benim için çok özeldir; bir tür kimliktir.

Diagonalcim,
Hafif sevinç, hafif yalnızlık... Güzel ama, inan ki güzel.

Elifcim,
Blog tatilde değil. Bir türlü lafları toparlayamıyorum. Sorun o.

marruu