21 Haziran 2009

Pe-ri-yan


Fizikle Kimya arasındaki çimlerde oturuyoruz. Sakin, huzurlu. Birazdan çay alırız belki. Otururuz ama en az bir yarım saat. Vakit var. Ben konuşurum vıdı vıdı, şunu bunu anlatırım. A.K “çok/pek/hiç” (duruma göre değişir) konuşmaz.

“Perihan, benim olduğum ortamda o herifi istemiyorum. Anlamıyor musun?”
“...”
“Ya ne diyorsun! Her şeyi görüyorum ben! Ben geldiğim zaman o herif gelmeyecek. Anladın mı?”
“...”

Miso’nun kedi kulakları dikiliyor. Oğlan giderek sinirleniyor. En az iki dakika boyunca “ben ve o aynı ortamda olmayacağız,” minvalinde cümleler kurup, kızın/Perihan’ın ne kadar anladığını görmeye çalışıyor. Ama Perihan anlamıyor ve öfkeden artık “h” harfi “y”ye kayıveriyor. “

“...”
“Ya kızım ne saçmalıyorsun? Yok öyle bir şey. Aptal saptal şeyler uydurma. Yok benim o kızla alakam.”
“...”
“Ya Periyan olmayan şeyi aklıma sokma. Yok diyorum öyle bir şey. Kızın da sevgilisi var. Konuyu dağıtma. İstemiyorum o herifle aynı ortamda olmak.”
“...”
“Periyan sıçtırtma bir tarafına. Ben bal gibi farkındayım ne olduğunun. Kendi kararını ver. İstemiyorum diyorum ya, anlamıyor musun?”
(Anlamıyor bilader. Sen niye anlamıyorsun?)
“...”
“Periyan sikirtme bak...”

A.K. zaten başından beri uyuz olmuş bana. Kibar kibar yüzüme bakmış dinlememem için uyarırcasına. Benim kulaklar çanak anten. Hoş, dinlemek için herhangi bir çaba harcıyor da değilim; yayın çok kuvvetli. Oğlanın öfkesi trajik, siniri arttıkça Periyan’ın Peryan filan olması ayrı bir komik. Ben terbiyesizce sırıtıyorum. Evet, güldüğüm için şimdi pişmanım, ama biliyorum ki gene olsa gene gülerim.

A.K. bütün ağırlığını koyuyor, “kalkın gidip çay alalım,” diyor. Aslında gitmek istemiyorum, işin sonu nereye varacak merak ediyorum ama A.K. çok efendi biri, böyle saygısızlıklara tahammülü yok. Kalkıyoruz mecburen. Gidip mimarlıkta içiyoruz çayı. A.K. kızgın ama bir şey demiyor. Benim keyfim yerinde ama saramıyorum da hikayeye, korkuyorum.

O üç-dört dakikalık kulak misafirliğinden bu yazı çıkıyor. Oysa o günkü çay seansımda yanımda başlıca müttefikim Kıvırım olsaydı, bu yazı değil, kısa öykü çıkardı eldeki artı malzemeden. O beni gizli gizli azarlayarak kaldırmazdı oradan.

heheh

pis kedi marruusu

9 yorum:

Elif Derviş dedi ki...

cık cık cık :) Hiç de yapmazsın böyle şeyler ama....neyssee :P

Öykücü dedi ki...

Haha çok benzer bir hikaye bende var.Biraz önce yazdım.Üstelik hikayenin kahramanı da benim.Ühü.

Arka masayı dinleme falan benim de ara sıra eimde olmadan yaptığım bir şey.E onlar da bağır bağıra anlatmasın ama.

Bu hikayede ben Periyanı tutuyorum.Sen o kızdan uzak durmazsan ben de o herfile görüşmeye devam ederim arkadaş.

Öptüm..

tavsan dedi ki...

Fizikle Kimya arasindaki cimler, Mimarlikta cay icmek falan; ne kadar tanidik; ne kadar evsel seyler. Hmpf. (Yok uzulmuyorum da ozluyorum o sakinligi, dinginligi ve de coskuyu). Ayrica oglana mi aciyim kiza mi karar veremedim; bi dahaki sefere hepsini dinle:))

şule dedi ki...

keske yaninda muttefikin olsaymis da biz de "periyan"in akibetini ogrenebilseymisiz :)

Andy_Dufresne dedi ki...

Mekan bize yakın, isterseniz ben bi sorup soruşturayım Periyan'ı <:-D 3 biraya hikayenin geri kalanını öğrenirim... :-)

miso dedi ki...

Aa Delicim,
Yapar mıyım hiç? Duymak ve dinlemek arasındaki farka dikkatinizi çekerim :))

Öykücü'cüm,
Az sonra gelip okuyacağım :)) Ben Periyan'ı pek tutamadım, çok zeki gelmedi bana :)

Tavşancım,
Gelsen de beraber otursak, ben de sana bir çay ısmarlasam :) Ahh Tavşan, dinletmediler ki!

Şulecim,
O müttefikim olsaydı zaten muhtemelen AK'yı çay almaya gönderir, biz olayı etüt ederdik :)

Dufresne'cim,
Bir bak bence de. Yalnız 3 bira mı? Ayıp ettin, sifon alırım ben sana :))

evinkedisi dedi ki...

Yine günüme güzel bir ışık oldu sikirtme bak periyan :)))) Çok güldüm çoook! Kocaman sarılıp da öperim.

miso dedi ki...

Evin kedisicim:))
Ben de seni öperim. Demek beraber olsaydık çimlerden kalkamayacaktık :)

marruu

evinkedisi dedi ki...

Ahanda aynen öyle olacaktı :)))Ve de ne güzel olurdu, okul atmosferini nasıl özledim anlatamam Miso'm yaaa.