20 Aralık 2009

Aaa l e s ve mastır ve kararsız miso


Efenim herkese merhabalar. Sahte bir utangaçlıkla tekrar huzurlarınızdayım. Aslında terbiyeli bir miso olduğum için hafif bir utanma duygusu var; ama zafer duygusu bunu fevkalade bastırıyor. En sonunda bu A L E S açıklandı. Ve içimde pır pır eden, ulan çalıştık da ama çakılmayalım şimdi diyen, ve bu ulan’ı ağzını doldura doldura söyleyen o maganda iç ses şimdi kapadı çenesini. Eşit ağırlıktan 81 aldım. Ne kadar mutluyum.

Ne kadar? Aslında tam da bilemiyorum hani. Haziranda, “mastır mı yapsam ki?” dedikten hemen sonra bu ales işine girişmiştim ya.. Araç amaç olmuştu ya sonra.. Ne mastır var kafada, ne bir şey. Varsa yoksa bu sınav olmuştu. Ha bitti gitti işte. Evet miso, şimdi? Ne bileyim ya, aslında 15 seneden sonra tekrar öğrenci olmak biraz ürkütüyor. Fikri bile zor geliyor. Kendi camiamızdaki psychoları gördükten sonra muhattap olmak zorunda kalmak, o ezici iktidarı hissetmek, kafa sallamak... Ya ne bileyim.

Öte yandan çok çekici programlar da var. Kadın çalışmaları var mesela. Dersler süper. Bir de Orta Doğu Çalışmaları var. O da çok güzel. Son derece güncel. Cidden bir şeyler katsın istiyorum, okuduğumu anlayayım, anladığımı ilgilenenlere anlatayım istiyorum. Onların fikrini almak, anlamak istiyorum. Gidip konuşmak lazım doğru düzgün biriyle. Öğrenci de olabilir, hoca da. Ne yapıldığını anlamak lazım. Sonradan memura dönmemek lazım. Gördünüz mü? Çok zor işte.

Durum budur. Biraz gaz lazım galiba. Bir de ısınma hareketleri gerekiyor bir hayli. Öylesine bir şey olmasın. Beni beslesin istiyorum. O kadar çok fason akademisyen var ki ortalıkta. Benden uzak olsunlar; ödüm kopuyor. Konuşacağım kişi çok önemli olacak sanırım.

Velhasıl bakiciiz. Mühim bir akademisyen bulup aydınlaniciiz.

marruu

2 Aralık 2009

Minare işi


Benim bu ibadethane imarı konusunda cidden çok radikal düşüncelerim var. En hafifi şu: Bence artık Türkiye’ye cami filan yapılmamalı. Her taraf kaynıyor zaten. Yerine okul yapılsa? Ya da kültür merkezi? Peh! Bir de herhangi bir inanç sistemine entegre olmuş birinin Tanrı’sıyla arasına bir bina dikilmesi ihtiyacı duymasını da yadırgıyorum.

Öte yandan, İsviçre’de neden böyle bir yasağa ihtiyaç duyulduğunu, bu yasağın halk oylamasına neden sunulduğunu anlamış da değilim. Gazeteye göz attığımda herhangi nesnel bir sebep göremedim. Düşündüğümde mantıklı bir sebep de bulamadım. Örneğin, “ezan zaten banttan yayınlanıyor, minareye çıkan imam neredeyse kalmadı,” dense biraz mantıklı gelecek. Çünkü doğru. Aynı mantığı kiliseler için kuramıyorum mesela. Çünkü kulelerde hala çan çalınıyor. (Bilgi yanlışım varsa düzeltin lütfen)

İsviçre’deki yasak ortamı germekten başka bir işe yaramamış. Ancak, vayy demokrasinin beşiği, nassı yasaklarlar da diyemiyorum. Çünkü her yerde uygulanan bir baskı türü bu. “Çoğunluk” maskesiyle, korunması-gözetilmesi-pozitif ayrımcılık uygulanması gereken “azınlığın” horlanması. Ya da belki ırkçılıkla da açıklanabilir bir çok yerde bu tür şeyler.

Tabi bir de kendi ülkemize bakıyorum. Daha geçenlerde bir anket yapıldı; halkımın yüzde altmışından fazlası gayrimüslim bir komşu dahi istemiyor. Şimdi bugün başvursam, şurada şu kadar bir Hristiyan cemaatiz desem, paramız hazır, kilise yapıcaz desem, ne olur? Hadi inşa etmeyi geçtim, restore edicez desem? Ne olduğu bugünkü gazetede yazıyordu. Hangi ilde olduğunu bilmiyorum ama bir yerlerde Protestanlar kilise yapma izni almak için 10 yıldır uğraşıyorlarmış. Sonuç: bir arpa boyu yok ilerleyememişler. Yani şu "hoşgörülüyüz" zırvası artık cidden çok sıkıcı bir hale geldi. Bence başka bir kelime bulunsun artık.

Şimdi iyi bir atasözüyle bitirmek vardı bu yazıyı ama iğne ve çuvaldızlı dışında bir şey bilmediğimi farkettim. O da çok geyik…

marruu