5 Şubat 2010

A m st erd a m 1


Evet, tamam, soğuk olacağını biliyorduk. Türkiye de soğuktu çok. Ama efendim, burası resmen çıldırmış durumda. Biraz daha kuzeyde bir ülkeye gitseymişiz enteresan hayvanlar filan da görürmüşüz. Hani bu kadar soğuğa katlanmışken orayı da aradan çıkartırmışız...

Yolculuk kılpayı başladı aslında. 202 no’lu kapıya gidin dediler, gittik. A’sı B’si varmış, farketmedik. Uçak 10.45’de kalkacak. Saat 10:40. Bir sürü yer anons ediliyor, rötar bildiriliyor, bizimki bir kere anons edilmiş, artık çıt yok. Burcu, “ben bari bir sorayım,” diye görevlinin yanına gittiğinde bizim uçağın kalkmak üzere olduğunu, tekerlekli sandalyesi olan bir adamın sandalyesinde sorun çıktığı için beklediğini söylüyor adam. Amannn diye bir fırlayış fırlıyoruz... Sırtımızdan, kıçımızdan ter fışkırıyor ziyadesiyle.

Amsterdam müzelerden marketlere, her tür görevlinin ve yolda o esnada yürümekte olan insanın misafirperverlik ek-ödeneği aldığı bir yer gibi. Herkes gülümsüyor. Merhaba, nereden geldiniz, diyor, oo iyi diyor. (Neden, neresi iyi pek anlamadık.)

Madam Tusseaud müzesine gidiyoruz. Evet, biliyorum, çok geyik ama bir sürü de foto çekiyoruz. Burcu zaten ailenin caponu. Şuraya koş çıt foto, buraya gel çat foto, beni de çek, çıt... Balmumu heykelleri görmeden önce Amsterdam’la ilgili tanıtıcı bir film izliyoruz. Aman efendim, Amsterdam eskiden şöyle etkin bir kentmiş, etkisi ta bilmem nerede hissediliyormuş... Yahu biraz utanma olur, ta şuralara gittik, oradaki insanların iliğini kemiğini kuruttuk demenin kibarcası da bu herhalde. Ama heykeller güzel, hatta tedbiri elden bırakmayıp gerçek mi la bunlar kıvamına ulaşmasa da hafiften kıllanıyoruz. Yakınlaşıp bakıyoruz.

Bir iki yer gezip bir şeyler atıştırdıktan sonra otele dönmek zorunda kalıyoruz. Burcu’nun başı deli gibi ağrıyor. Geçenlerde gittiği bir doktor (hafif üfürükçü kıvamlısından) yeni bir ilaç vermiş, sende sahte migren var, demiş. İlacı alırken adamı sevgiyle andık ikimiz de. Sahtesi kusturacak kadar ağrıtıyorsa, gerçeği... Burcu uyuyor; uyursa azalır belki umudu var. Uyandırmak için bekliyorum ben de. Uzansam ben de dalıcam; çok yorgunum. Sonrasında çıkamıyoruz hiç bir yere. Allahtan sabaha iyileşiyor Burcu :)

1 yorum:

elektra dedi ki...

hoşgeldiiin:) hımmm, bu daha çok bölümlü bir yazı dizisi olacak sanırım:)arayı açma ama, lütfeeen:)