22 Mart 2007

Duvak


Böyle ciddi, aklıbaşında erkekler işte böyle kalbi hoppa, aklı dışarıda kadınlara aşık oluyorlar. Çeken ne? Hülyalı bakışlar mı? Denk olmadığını bilmek mi?

Merdivenlerden inen kadın belli ki işin bütün inceliklerini biliyor; hatta o kadar tecrübeli ki, aile artık “bu elimizde kalacak” korkusu içinde. Bir erkeğin seçtiği kelimelerin nereye gittiğini, vücut dilinin şifresini, daha yeni tanıştığı arsız Townsend’e doğru kaykılarak oturduğunda kendi vücut dilinin bu adamı yatak odasından içeri alacağını; ilişkilere dair herrşeyi ama herrrşeyi biliyor. Ve belli ki bulamamış, o güne kadar aradığı her neyse onu bulamamış. O yüzden hala evde. O evi terk etmesi için annesinin onu “defol” demeden, ama defetmekten beter hale getirerek kovması gerekiyor. Ne yapıyor? Gidip Walter Fine’la evleniyor.

Walter Fine karısına göre nesli tükenmiş bir canlı türü gibi. Aşık oluyor kadına ama konuştukları aşk dili apayrı. Aşkını ilan ederken kendi hamurunu da deşifre ediyor kadına: “Bu tür şeylerde beceriksizim, ama seni mutlu etmek için elimden geleni yaparım, merak etme.” Kadın donuk donuk bakıyor; karşısındaki canlının elinden ne gelebileceğini çözemiyor bir türlü. Tıpkı odasına girerken neden kapıyı çaldığını, ya da sevişirken neden ışığı söndürmekte ısrar ettiğini anlayamadığı gibi.

Gidilebilecek en gidilmemesi gereken yere gidiyorlar. Çin! Komşu ülke değil ki bir adeti bile benzer olsun. Evet, İngiliz olmanın avantajlarını kullanıyorlar keyifle, ama kültürden beslenmek mümkün değil hanımefendi için. Orada kendi gibi birini buluyor, ve yanılgının en korkuncuna düşüyor. Bir gurur kırıklığı daha yaşadıktan sonra kolera salgınının ortasına gitmeyi kabul ediyor kocasıyla. Ölür belki, ölür de kurtulur. Zaten ölü gibi çünkü, mutsuzluğu kavurmuş içini, yüzüne vurmuş kuruluk. Ölmeye çalışmaktan farklı değil bu ikinci yer; uğrunda yaşanacak hiç bir şeyi kalmamış bir insan için yapılacak başka hiç bir şey yok zaten.

Derken yetimhaneyle tanışıyor; oradan paramparça olmuş bir Mrs.Fane çıkıyor dışarı. Parçaları birleştirmesi lazım, hayata sarılması lazım, evdeki adamın insan olarak gönlünü alması lazım; bütün bunları kendini insan gibi hissetmek için yapması lazım. Yetimhanedeki başrahibe asla ölmeyecek gibi, atalardan yadigar toprak bir saksı gibi. Çatlak dolu yüzünün ortasına kondurulmuş gözleriyle yüzlerin arkasındaki ruhları görüyor; Mrs.Fane’i gördüğü anda oradaki trajediyi seziyor. Kendinden örnekleyerek kadına yardım etmeye çalışıyor. Verdiği örnek karşısındaki kadın için anlaşılır gibi değil oysa.

Bir insan ne zaman affeder? Ne zaman affedilir? Bu iki insan birbirini gerçekten affediyor; hem de hiç bir şey olmamışçasına. Aşk farklı bir yüze bürünüyor, tutku bu kez ortak hayat mücadelesi vermenin ve bir şeyler başarabilmenin ödülü olan yakınlaşmayla doğuyor. Işık söndürülmeden sevişiliyor; artık korku ve yargılanma çekincesi yok çünkü.

Bitişte çocuk şarkısı gibi bir şarkı çalıyor; “seni nicedir sevdim ve hiç unutmayacağım.”

14 yorum:

Adsız dedi ki...

Çok güzeldi. Birkaç kez ıskaladıktan sonra izleyebilmek filmin güzelliğini daha da arttırdı sanki. Her karakter başka bir dünyaydı. Hepsinin hataları, doğruları, saplantıları vardı; insan gibilerdi.

Bugün filmin müziklerini indirdim ama filmin sonundaki şarkı, À la claire fontaine'miş adı, albümde yok. Ben de sonra tüm filmi indirdim. Sonuna getirip şarkıyı dinledim. Belki bir gün filmi de tekrar izlerim.

Bir dahaki filme ben bilgisayarı getireyim diyorum, daha kolay olmaz mı? :)

Üçtür alttaki harfleri doğru giremiyorum.

Adsız dedi ki...

İnsan ne zaman affeder?
Ne zaman affedilir?

Hımmmm ben hiç bir şey olmamışcasına affedebilen ender insanlardan olmak isterdim aslında.Hayır hayır istemezdim.Olsam fena olmazdı.Yoo herşeye hiç olmamış gibi devam edemem.Kafayı karıştırdın bu saatte efferim Miso:/

Şu altta bize "yorumu yazdın bakalım ama bu harfleri doğru algılayıp yazabilecek misin kısacası şekerim gerzek misin değil misin bi bakalım?" diye dalga geçen word verificationu kaldırsan sevinirim.AliKayHan gibi bende şikayetçiyim hoccaeeaam.
Bana iki kez lolo yaptı o vört şeysiii.Şaka gibi bu, kabus!wvaoqg yanyana olurda şaşırılmaz mı yahu!Kim olsa şaşırır ben gerzek değilim.
T.

miso dedi ki...

alikayhan merhaba
Gerçekten de niyetlenip niyetlenip en sonunda gidebildik filme. Değdi de cidden.
Bilgisayarı getirirsen hapse atılırsın diye endişelendim bir an. Kor-san a-li, kor-san a-li...
Bu arada kıvır'ın merak ettiği parçayı bulabildin mi? (o harfler değişiyordur, üzülme üstat)
sevgiler

Tcim hiç olur mu? Hiç öyle gerzek der mi senin gibi bir insan kendisine? Sen alikayhan'a bakma. O harfleri oraya koymama neden olan kişi bizzat kendisidir. Hocam koyun, yoksa "sdkfjaslk fjasdfak" olabilir. (hiç hatırlayamıyorum ama inan bu yazdığım kadar korkunç bir şeydi). Belki sen de koymalısın. Bu konularda alikayhan'a acayip güvenirim.
sevgiler

Adsız dedi ki...

Miso miso,

Bilgisayar yazı yazmak içindi. Korsana hepimiz karşıyız, çanta çalmayız, cep telefonu çalmayız, bilgisayar çalmayız, korsan da çalmaktır. Ben nasıl olsa filme gittim diye indirdim filmi. :)

kivir.blogspot.com'un merak ettiği şarkı "Gnossienne #1 (Erik Satie 1866-1925)" olarak adlandırılmış bu albümde. Müziklerin hepsi zaten Alexandre Desplat tarafından yapılmış, icra edilmiş. Bir an Erik Satie'nin adının yanına R.I.P. de yazsalarmış keşke diye düşündüm. Ama melodi çok güzel.

Harfler gerekli aslında, bir önlem ne de olsa. Hiçbirimiz bir sabah uyandığımızda miso'nun bir yazısının altında yüzlerce ve her çeşitten porno site linki görmek istemeyiz. Bana üç-dört hafta önce olmuştu. Adresleri kaydedip yorumu sildim. :)

Benden de sevgiler.
Hoscakalin.

Adsız dedi ki...

E iyi o zaman,ben de koyayım vört şeysini baaari.Şimdiye kadar bana lolo yapıldı,artık bana gelenlere lolo yapılsın.Keşke kelimeleri seçme şansım olsaydı en kazzıklarını seçer koyardım,kargacık burgacıkta yazardım ki algılayana kadar imanı gevresin milletin.
Biliyom biliyom çok mikrobum ;P
T.

(bak işte bu tombik yeşil harfleri seviyorum ben,bunlar çok kolay.mghfnv)

Ama anlamadığım birşey var yani porno linki koyacak olan adamı "amaaaan şimdi kim uğraşacak bu vört şeysiyle,ben gidip başka bi bloga koyayım şu cillop gibi linkleri" mi diyecek?Yani bu kelimelerin nasıl bir önleme sistemi var?Sorum AliKaYhAn'a idi,bağlanabilirsek Miso hanım,lütfen:)

Adsız dedi ki...

Merhaba T.,

Sorunda zaten linkleri koyan şeyin adam olmamasında. Kodlanmış bir program çoğu zaman bunu yapan, yalnızca yazı algılayabilen, resimleri algılayamayan. Diğer adıyla bot bunlar, ya da robot. İnsan olmadığı için o gelen resimdeki harfleri seçemiyor ve göndereceği şeyi gönderemiyor.

Yoksa insana her şey serbest. :)

Hoşçakalınız.

Bize kalbi kadar temiz bu sayfada iletişim imkanı sunduğu için miso'ya en içten şekilde şükranlarımı sunuyorum.

Yaşayınız, var olunuz miso!

weiss und schwarz dedi ki...

miso hanım döktürmüşsünüz yine :)şu an arda kaçırdığım şeyleri okumaya vaktim olmadı ama eminim çok okunası şeylerdir. hoşça kalın..

Adsız dedi ki...

Verdiğin bilgiler için teşekkür ederim AliKaYHaN,senin cevabını beklemeden vört şeysini hemen koymuştum zaten üstat:)))Artık bota yada robota ben lolo yapacam hehe.
Miso hocam,biz böyle sen yokmuş gibi takılıyoruz ama hani sınıftaki yaramaz çocukların yazı tahtasında birbirine not yazması gibi.Ama hoccceaam valla bilgi alışverişi,şımarıklık değil yanee.Kanaate yansıtmazsınız bu durumu dimi hoceam dimi:)))

Yaşayınız,varolunuz Miso
T.

kıvır dedi ki...

Alınan her not için bir paragraf yazılmış galiba.O zaman söylememiştim ama çok yaratıcısınız.Gerçekten harika bir yazı olmuş.Keşke kütük bir halime denk gelmeseydi film.Ama yazı için gerçekten teşekkürler filmde hissedemediklerimi hissettirdi.

Bu arada part time sinema eleştirmenliğini hiç düşündünüz mü?Hayatınızda(zaman konusunda) pek bir değişiklik olmaz, belki fazladan bir kopyala-yapıştır;)

Not:harfleri tek seferde girdim:)

Andy_Dufresne dedi ki...

İşte bu iş böyle yapılır kardeşim !!!! Hıncal'a aptal yorumları için maaş verenlere duyurulur :)))))) Ellerinize,aklınıza sağlık, süper bir yazı olmuş...

miso dedi ki...

Sevgili T,
Kendinizi rahat hissediniz lütfen. Her türlü iletişim serbest :)

Sevgili Weiss un Schwarz,
Nerelerdeydiniz? gözlerimiz yollarda kaldi. Pek de güzel şeyler söyleyerek dönmüşsünüz, teşekkür ederim. Siz de hoşçakalın.

Kıvırım,
O kadar karanlık olmasına rağmen hiç satır satır üzerine binmemiş kağıtta biliyor musun? (Bu da yeni laf oldu, nasıl ama?) Bu arada, part-time sinema eleştirmenliği filan istemem, neme lazım, ktüm kalkar filan. Ben seyredeyim, bir iki de bir şey yazayım, burada da böyle muhteşem, gerçeğini aşan yorumlar alayım, bana yeter. Daha ne isteyebilirim ki?

Dufresnecim,
Çok çok teşekkür ederim. Ben genç kızken Hıncal bir dergide manken hatunlar hakkında yorum yazıyordu. O zamandan belliydi bu kadar derin bir insan olduğu ve böylesine başarılı olacağı. Ne yaparsın, kader işte :)

Kıvırım ve Dufresneciğim, biraz VER GAZI COSTUR KAZI olmuş gibime geldi. Yine de sağolun :)

kecilerin cobani dedi ki...

yok miso, arkadaslara ben de katiliyorum. cok guzel bir ozet yorum olmus, okumak keyifli. Kalemin cok kuvvetli, algilarin da cok yerinde kanimca.
eline saglik.

miso dedi ki...

keçilerin çobanı,
çok teşekkür ederim. İhya oldum. marru


alikayhan,
Bu saraylı sözler eritir misoyu. Yaşayınız, varolunuz filan. Ama kalbimizin temizliği konusunda çok da emin olmayınız; bir çok aklıbaşında kişi tarafından mikrobun önde gideni olduğum tespit edilmiştir zira.

Dikkatt!
Pıhh

Adsız dedi ki...

Ama tanrım, ben bir önceki yorumumda "sorun da"yı yazarken da'yı bitişik yazmışım. Şimdi görünce çok utandım. Düzenleme şansımız da yok ki.

Uyuyamam şimdi ben. :)

Saatler de ileri alındı ki, sabah oldu zaten neredeyse.

Pıhh!