29 Mayıs 2007

Cold Play


Ellerim suyun içinde. Su çok sıcak. Avuçlarımda deterjanlı sünger. Su çok sıcak, biliyorum, ama pek hissetmiyorum. Bir saattir yemek yapıyorum ve bir saattir içiyorum güzel güzel. Ben bunu çok seviyorum. Yavaş yavaş içip, yavaş yavaş uyuşmayı. Cold Play çalıyor bir yandan. Bu tencereyi yıkamam lazım, pilav pişecek bunda. Su sıcak, yarın ellerim şiş olacak... Olsun; yarım yamalak hissediyorum sıcağı. Fiziksel gerçekliği böyle bulanık hissetmek ilginç geliyor.

Böyle sarhoş olduğumda hep gülümsüyorum. Yani bir de getirseniz önüme beş günlük yemek harcı, pişiririm hani.

“Set me free, just say you’ll wait, you’ll wait for me” Buna da gülümsüyorum. Don’t wait for me. Bekleme beni, beklenecek bir şey yok bizde artık. Dükkan kapanmak üzere. Son kullanma tarihim fevkalade yakın.

Kollarımın içinde su kokusu. Dirseklerimin iç tarafında. Bayılıyorum bu kokuya. Hayatımın en güzel yanılsamasının bir hatırası gibi. Çok güzel şeyler anımsatmaya çalışıyor ama görüntüler oluşmuyor kafada bir türlü. En güzel günlerin bir özeti gibi. Anımsamaya çalışmıyorum, sadece özlüyorum usul usul. Gülümsüyorum yine.

Bir efes dark daha içmek istiyorum. Yemek yemek de istemiyorum aslında. Pişireyim ve içeyim.

And the truth is, I miss youuu”. Cold Play devam etse böyle, sonsuza kadar.

10 yorum:

Elif Derviş dedi ki...

Noluyoruz yahu? Son kullanma tarihi falan? İçkiden diye düşünüp fazla deşmemek mi, yoksa sebebi ne olursa olsun deşmek mi lazım?

İyi misin? Romantik ve melankolik şey seni :))

miso dedi ki...

canım deli,
İyiyim, iyiyim korkma. Romantik'im, melankolik'im, yaşım 17... hehe.

kecilerin cobani dedi ki...

Sevgili miso, inanmiycaksiniz ama dun ben aynı seyi (pilav) ayni yardımcılarla (muzik ve bira) yaptım, bitirdim. bloga baktim 'aaa ama beni diyo' dedim. Muzik lzeppelin'in limon şarkısıydı, efes'im de hafifti pilavim da tavuk suyuna idi. birazcik tereyagi koydugumu itiraf etmeliyim.
Yedim mi? yiyemedim. Buyrunuz burdan yakiniz.

Elif Derviş dedi ki...

Niye yiyemedin?? Yiyemediğini bana getirseydi ben yutardım hemen :)) Sizi gidi ayyaşlar siziiii hihihihi

Bi an ikinizin birlikte içe içe yemek yaptığını (aynı mutfakta) hayal ettim. Havada şarkılar türküler uçuşurdu heralde... ben, deniz ve ılgaz da şaşkın şaşkın seyrederdik sizi kapının ağzından hihi

kecilerin cobani dedi ki...

:^). deli sen iste ben pilaf yapıp getiriim evine, aşkolsun.
Bence tam bi 'koas' olurdu. cunku deniz de iceri gelirdi o da avaz avaz bisiiler söylerdi, sonra bi kaşık kapıp pilavı karıştırmaya kalkardı. (ılgaz'ı olmasa da en azından deniz'i tahayyül edebiliyorum).
bizi mutfak dışı paklar.

EKMEKÇİKIZ dedi ki...

Miso coşmuş!
diyecem de...
Hani, münasebetsiz mi olurum diye bir tereddütteyim.
Coşmuş, moşmuş herzamanki gibi çok iyi yazmış.

miso dedi ki...

Sevgili çoban,
Sanırım pek bir araya gelmememiz gerekiyor. ya da bir araya geldiğimizde etrafımızda emniyet subapları olması lazım. Sende tam da bendeki gibi bir potansiyel görüyorum. Bir orduya pişiririz içe içe.

Ekmekçikız hoşgeldin,
Ya bu işin münasebetsizliği olur mu? Süper söylemişsin. Çok çok sağol. Nasıl, nasıl hoşuma gitti anlatamam :)

marruu

elektra dedi ki...

miso kedi:)
biraya bayılırım. ama o tatlı uyuşukluktan çıkmamak için, herkes yattıktan sonra buluşurum kendisiyle. sen nasıl becerdin hem uyuşmayı hem coşmayı ve de üstüne pilav yapmayı?:) takdir ediyorum ve şerefe diyorum:)
iyi günler...

miso dedi ki...

elektra merhaba,
Biraya ben de bayılırım, ve iş yaparken içmeyi çok severim. Oğlum yattığında ise ben de kapanayazıyorum, bu yüzden daha erken saatlere çekiyorum keyfi.

Birlikte içsek... Memleket nereydi?

marruu

elektra dedi ki...

miso:)
ne güzel olurdu... memleket istanbul. olsun, ben tam şu anda şerefe deyip ekrana vurdum yani:)
iyi geceler...

not: bir üstteki yazı için de diyorum ki; mezuniyet beklemeye ne gerek var? ananın yaşı her daim gözündedir. ne diyelim, doktora tezlerini gör inşallah...