12 Şubat 2008

Peki şimdi ne olacak?


Ankara Üniversitesi Fen Fakültesinde iki yıl çalıştım. Toplam sekiz sınıftık, mikro bir hazırlık birimiydik. Yalnızca bir türbanlı öğrencimiz vardı, sekiz sınıfta bir kişi. O zaman türbanlıların üniversiteye giriş çıkış sorunu yoktu. Zaten öğrenci de benim öğrencim değildi. Bir kere sözlüsüne girdim, o kadar. Sonra Hacettepe’de dört yıl çalıştım. Ama hazırlıkta değil; bölümlere gidip temel İngilizce, okuma, dinleme filan veriyorduk. Orada işin rengi değişmeye başladı. Hacettepe enteresan bir yerdi, hala öyle mi bilmiyorum. Bazı fakülteleri dünya çapında bilim, akademik entelijansiya üretirken, diğer bir kısmı unutulup gitmiş, köhnemiş izlenimi uyandırmıştı bende. Türban konusunda da aynı tutarsızlık vardı. Hacettepe’de şöyle bir karar almıştı omzu kalabalıklar: Sınıfınıza türbanlı öğrenci girmeyecek, girenleri uyarıp dışarı çıkartacaksınız, çıkmayanlar hakkında zabıt tutacaksınız. Aksi taktirde hakkınızda soruşturma açılacak. Yani mercimek kadar aklı olan böyle bir karar alır mı? Sen türbanlı öğrenciyi kampüse al, binalara al, sonra hocaya böyle bir sorumluluk yükle. Hocayı birebir çatışmaya itekle ve arkana bile bakmadan kaç. Bir gün işletme fakültesindeki dersime girdim. Bir baktım ki içeride türbanlı bir öğrenci. Yoklamayı aldıktan sonra “canım bir dakika konuşabilir miyiz?” dedim. Öğrenciyi dışarı aldım, durumu anlattım ve türbanını sınıfta çıkartması gerektiğini söyledim. Kız şimdiye kadar hiç bir hocanın onunla böyle kibar konuşmadığını söyledi, teşekkür etti ve türbanını çıkartıp sınıfa girdi. Hacettepe’ye kadar esip savuruyordum, giremezzz, yapamazzz diye. İlk şoku böylece yaşamış oldum. Teorik konuşmak çok kolay; karşıdakiyle yüzyüze gelince, o insan senin gözlerinin içine bakınca bağırıp çağıramıyorsun, onun da senin kadar kırılgan, kendi tercihleri olan biri olduğunu hesaplayarak davranman gerekiyor. O artık ağzından fışkıran tükürlükler siyah sakalına bıyığına karışan bir politikacı değil, o artık tam da senin gibi bir kadın oluyor çünkü.

Üniversitede türban yasağı kalkmış görünüyor. Haftaya Pazartesi, yani 18 şubatta ders başı yapacağız. Şimdi YÖK’de de bazı düzenlemeler yapılması gerekiyormuş, konuyu derinlemesine bilmiyorum. Ama Pazartesi günü ODTÜ’de kesin bazı gerilimler olacak. Muhatabı ben mi olacağım? Kampüs kapısındaki bekçi mi olacak? (Ki büyük olasılıkla onun da etrafındaki insanlar türbanlı ya da başı geleneksel kapalı insanlardır) Ne büyük bir açmaza itildiğimizi bir grup insan dayakla öldüğünde mi anlayacağız acaba? Çok uzaklara gitmeye gerek yok, her sene Ramazan’da oruç tutmuyor diye üç beş kişinin kafasını kolunu kırmıyorlar mı örneğin Gazi üniversitesinde? Bu tür şeylerin sükunetle tartışılamadığı aşikar değil mi?

Kapanma özgürlüğü herkesin hakkıdır. Buna yürekten inanıyorum. Yalnız bir sorun var: Bunu kendileri tercih etmiş olmaları gerekiyor. Bana sorarsanız insanın kıyafetlerini hava koşullarına göre ayarlayamaması, kırk derece sıcakta bile hediye paketi gibi gezmesinin Hindistan’da ineklere tapınmaktan hiç bir farkı yok. Ama bu tabi benim görüşüm ve kimseyi bağlamaz. Belli bir yaşa gelmiş insan ne istiyorsa giyebilir (örneğin ben şort giymeyi çok seviyorum), istediklerini yiyebilir ya da yemekten kaçınabilir falan filan. Ama bu insanları her tür etkiye açık olunan çocukluktan itibaren mutlak doğrunun müslümanlık olduğuna dair işlersek, kapanma tercih olmaktan çıkar, mecburiyet haline gelir. Ve ne yazık ki belli bir süre sonra herkesi içine alan bir girdap olur çıkar. Çünkü hiç bir din/dogma yoktur ki kendi mutlaklarını sorgulayabilsin. İmam hatipleri geçtim, normal devlet okullarındaki din derslerinde bile “ateşten ayakkabılar giyeceksiniz, şöyle yanacaksınız, böyle olacak” diye verilen bu sistemin insanın içine nasıl işlediğini sorgulamak cidden yersiz ve zaman kaybı bence.

Ne yazık ki tersine devrim olanca hızıyla sürüyor. Şu anda yapılan tek hata bu işin başlangıcını türban yasağının kaldırılması olarak adlandırmak. Başlangıç 12 Eylül ve daha öncesidir. İnançların gündelik hayatı belirlediği ve belirlemesi gerektiğini öğreten ve her sene binlerce mezun veren meslek okullarıdır en büyük sorun. Hükümetimizin samimiyeti ise mide bulancırıcı. Özgürlükler anayasası diye adlandırdıkları şey sadece ve sadece türban tıpasıyla tıkandı kaldı. 301 diyorduk hani? Vakıflar yasası diyorduk? Aleviler diyorduk? Bir tek adım yok. Adım beklemiyorum da aslında. Ne öyle bir birikimleri, ne bilgileri, ne de istekleri var.

Evet, çok mutsuzum.
Ve türbanlı, türbansız bir çok insan da çok daha mutsuz olacak.
Eğer YÖK yasası geçmezse o kız çocuklarını türbanlı diye içeriye almamakla zafer kazandığımızı düşünürken onların erkek versiyonlarına eğitim vermeye devam edeceğiz. Eğer yasa geçerse başımıza neler gelecek diye ürkmeye devam edeceğiz.

Her şey bittiğinde yine kadın ezilecek, dışarıdaki olmaya devam edecek.

miso

17 yorum:

gaykedi dedi ki...

ah miso kedim ah, türban bir insan hakları sorunudur diyerek ortalığı birbirine katan dincilere gay-lezbiyen haklarından bahset ve suratlarının aldığı ifadeyi bir gör, olay keşke sadece bir bez parçası olsa :(

EKMEKÇİKIZ dedi ki...

Doğru demişsin Misom, çok hem de...
:(

uykucu dedi ki...

zekeriya beyazın lafı beni bitirdi bez parçasına kutsallık verilecekse don daha kutsal demiş..ama yinede tercihini bundan yana yapanlarada ne denir bilinmez maksat inançsa ne alada, ama gazide türbanın üstüne peruk takıp gelenlerede sadece siyasi gözle bakarım, başkasının tüğü günah değil mantığımı?umarım gelecek günler korkulanları getirmez

kecilerin cobani dedi ki...

denden...

kecilerin cobani dedi ki...

ayrıca gaykedi'ye de aynen katılıyor, figen'in z.beyaz alıntısına katılarak gülüp çok beğeniyorum.

miso dedi ki...

Sevgili Gaykedi,
İşte samimiyetsizlik de burada zaten. Kendisinden farklı olana asla ve asla hoşgörü göstermemek katlanılmaz. Ve ne yazık ki sizler konusundaki hoşgörüsüzlük sadece bu kesimle sınırlı da değil :(

Sevgili Ekmekçikız,
Evet, ne yazık ki çok doğru dedim :(

Figencim,
Bu adamı bir ara kıtır kıtır kesecekler. Gelecek günler ise galiba korkuyu getirecek :(

Çobanım,
Sana da denden :))

kıvır dedi ki...

Hocam birşey duydum ama emin değilim.

Galiba karar çıkarsa tkp'li erkek öğrenciler okul atürbanla gireceklermiş:D

Bana çok komik geldi ve son cümlenizde bahsettiğiniz durumu da gayet protesto ediyor bu durum.

Sevgiler, saygılar...

Adsız dedi ki...

kendi haklarını savunanlar başkalarının haklarını hiç düşünmezler...

Adsız dedi ki...

Havalar soğudu miso hanım.
Geçen gün, motoru sıcak aracın altında uzanmış bir kedi gördüm.
Kedi üşümemeye çalışıyordu.

Bundan sonrası "git sende kendine çarşaf yaptır" olacak, şöyle ipek şık ve iteatkar.Bir de mutsuzluk (mutluluk olamaz) filmini izlemenizi tavsiye ederim.Kadınlarımız aciz,çaresiz,vur kafasına al ekmeğini.Ekmeğini aldın, canını alma be herif.Bari töre cinayetinden ölmeden önce üniversitesine türbanlı gidsin kızcağızlarımız!!!

Erkeklerimiz türban diyor, haydin sar başına.
O üniversitedeki genç kadın sokaklarda çarşaf bile giyebilme özgürlüğüne sahip.Okulada alalım.Ancak türbanlı çarşaflı kzılarımız punk takılan uzun saçlı piercingli oğlanlarımızla üniversitede öpüştüğünde de hoşgörülmeli; yani kimse kimseye dini kıyafeti şekli zihni nedeni ile baskı yapamaaycağı özgürlük.Oysa ahlak anayasaya giriyor, genel ahlak kuralları diye birşeyler yazılarak özgürlükten bahsedilip ahlak devletine gidiyoruz.

Kemal

Goddess Artemis dedi ki...

Daha önce başka arkadaşların bloglarına yaptığım yorumlarda da söyledim: "Bu konu hakkında yazmayacağım. Çünkü din benim dinim değil, inanç benim inancım değil."

Yalnızca hoşgörü'yle ilgili karaladığım bir yazının linkini vermek istiyorum -yorumlara da bakın lütfen-:

Hoşgörü ve Son Akşam Yemeği

Türban'la ilgili olarak yazılmış, üç ayrı blogdan üç ayrı harika makale:

Türban’ın yeniden gündeme gelme nedeni

Hikayeden Gerçeğe

Türban da Türban.. Beynimdeki Türban...

Adsız dedi ki...

ÜZÜCÜ AMA HERGERÇEK TEKİ ACILIK BURADAKİ OLAYDADA VAR ....



BEN OLAYI BİRAZDAHA MİZAHİLEŞTİRME ÇABAMLA BUNDAN SONRA ÜNİVERSİTEYE TÜRBANLAMI GİTSEM GİBİ ABUK BİR CÜMLE KURARAKTAN VEDE EDİYORUM ....



HANİ HER YÖNDEN MUHAFAZAKARIZ YAAA....

miso dedi ki...

Canım kıvır,
Türbanlı erkek gerçekten çok komik görünüyor. Böyle giyinmiş adamlar bir ara türbanları/çarşafları (tam hatırlayamıyorum, özür) giyip kızların yerine sınava girip yakalanmışlardı. Acayip gülmüştüm. Ben türbanlı bir kadın olsam gebertirdim o adamları. Şimdi aslında böyle bir eylem çok anlamlı görünüyor ama sonucu ne olur bilemem. En korktuğum şey okullarda şiddetin başlaması. Sana da sevgiler saygılar.Daha çok da sevgiler :)

Yurtdışı eğitim, hoşgeldiniz,
Son derece katılıyorum. Ama bir kelime daha ekleyebiliriz cümlenize sanırım. Kendi haklarını SORGULAMADAN savunanlar desek? Teşekkürler.

Sevgili Kemal bey,
Havalar ısınamadı gitti cidden. Tam ısındı diyoruz, patilerimizi yalaya yalaya güneş keyfi yapalım, biraz şımaralım diyoruz, dünyanın dört bir tarafından soğuk hava dalgaları ülkemize hücum ediyor. Örtünme meselesi ise artık müzmin bir can sıkıntısı-mide ağrısı halinde, inanın. Mutluluk filmini ise izledim tabii ki. Süpürdüğü bütün ödülleri hak eden bir film gerçekten de. Biz hakiki sorunlarımızı çözmekten ziyade popülist getiri patlamaları yaratacak şeylere saplanıp kalıyoruz. Pardon, biz değil, onlarrrrr.

Sevgili Godess, hoşgeldiniz,
Tavsiye ettiğiniz bütün yazıları okudum. Son Akşam yemeği resminin değişik versiyonlarını biliyordum, yeniden görmek çok hoşuma gitti. Bizde böyle bir hoşgörü yok, olamaz da. Hristiyanlar bu evrimi bilmem kaç kadın cadı diye yakıldıktan, engizisyonla halkın canına okunduktan, ellerinde avuçlarında ne varsa gasp edildikten sonra yaşadılar. Bu cidden bir evrimdi. Bizlerin böyle bir evrim yaşaması mümkün görünmüyor bence. Özellikle de İslam ülkelerinde petrol bitmeden önce. Diğer yazıları da okudum. Özellikle de Bliyaal'in sitesindeki atışma ne kadar yorucu olmuş. Biz yapmadık onlar yaptı, münferit olaylar bunlar, bilinçli değil, maşa maşa.... Üff, ne kadar can sıkıcı cidden :(

Sevgili Diagonal,
Lütfen üniversiteye türbanla filan gitme. Muhtemelen yeterince sıkıntı yaşıyorsundur, bir de bu tür bir hırpalanma yaşama. Bence yani. Çünkü sizlerin konusunda iyice bir muhafazakarız. Ne yazık ki.

marruu

Adsız dedi ki...

eğer öyle bir şey yaparsam (türban takmak gibi)
emin çoklu protestoya girer benimkisi....

hırpalanmak derken fazlasıyla cazgırım karşı gelir kendimi savunurum merak etme mişo



ama yinede anlayış ve iyi niyetli tavrın için tşk ederim

Goddess Artemis dedi ki...

Sevgili Miso,

Hoşbuldum ve siz de hoşgeldiniz: Pazartesi Kar Tatili, Bir Vals, Bir Masal, Bir Grevin Sonu ve Yeni Blog Keşiflerim

teyzenteyfik dedi ki...

Miso,
ama cok umutsuz görünüyor..:(
Yaziyi okudum, yorum yazacak gücü bile zor buldum.

Gercekten gidisat cok umutsuz.

Gecen buradaki alman proflardan biri "Tepemi cok attiriyor, Türkiye`nin hayati önemi cok daha büyük olan sorunlari var ama bu türban meselesi hepsinin önüne gecti, aklim almiyor" dedi

Bir digeri de gecen aylarda
"Türbanli türkleri gördükce ürküyorum, bu kadar mi cirkin olur bir kadin, bir kumas parcasini bu kadar mi kötü bir sekilde sarar kafasina ve igrenc renkleri her daim tercih eder?" diye bana sordu, ardindan da "ama onlara saygili olmak zorundayim, herseye ragmen, baskalarina, digerlerine saygili olmayi ögrenmek icin cok bedel ödedik biz, bunlari hic umutmamak lazim" dedi.

Ben de umutsuz ve mutsuzum, bizi baskalarindan dinlerken ya da anlatirken.

Goddess Artemis dedi ki...

İşte, Türban için yazılmış, bugüne kadar okuduğum en muhteşem ve en çarpıcı yazı... Gazeteport'un yazarlarından Kıymet Nadir Bindebir [ki bu ismin "fake" olduğu çok belli, kim yazıyor acaba gerçekte?] kaleme almış:

Penis Diktatoryası

miso dedi ki...

Sevgili Diagonal,
:)))

Sevgili Goddess,
Görüşmek üzere.

Sevgili Teyzentevfik,
O prof'a bütün kalbimle katılıyorum ama senin de bildiğin gibi, ve ne yazık ki yapılabilecek hiç bir şey yok. Saygı, evet duymalıyız. Umarım bir gün saygı dilenmeyiz.

marruu