22 Şubat 2008

Haftalık bilanço


Okul başlayalı bir hafta oldu. Pazartesi günü Ankara’da okulların tatil olmasına sebep olan çığımsı kar yağışı bir tek ODTÜ’yü akademik çalışmalarından ve başarılarından alıkoyamadı. Kahramanlar gibi okula gittik. Ben arabayı almadım, evin beyi bıraktı beni. O olmasa zaten o gün evden de çıkamazdım sanırım. Önümden yürüyerek bana yol açtı. Arabaya bile çok zor ulaştık yani. Sonrası zaten bir tür korku filmi gibiydi; stresten midem delindi. Ama evin beyi kırk yıllık Sibirya dolmuş şöförü gibiydi. Bu bende bir rahatlama yaratacağına daha beter etti. Okula ulaştığımda bir kısım, daha doğrusu bir hayli kısım öğrencinin (yirmide on beş) sınıfta olduğunu gördüm ve daha da şaşırdım. Çocuklar hiçbir şeyden yılmamış, okullarına ulaşmışlardı. Yönetim ilk gün ders yapın dediği için çocuları hemen olabildiğince bunalttık. Çok iyi bir izlenim bırakmış olduk.

Çarşamba günü Ilgaz’ın Hayat Bilgisi kitabına yazdığı “Çevremiz” konu başlıklı paragrafını okudum ve yarıldım. Çocukcağız şunları yazmış: “Bizim çevremiz çok temiz ve huzurlu. Çünkü çok az kişi yaşıyoruz burada. Bir çok bin ev var ama galiba beşi dolu. Etrafımızda dağlar var. Bazen biz neden bu dağa taşındık diye düşünüyorum ve üzülüyorum. Ama çevremiz temiz”. Evin beyi de “bunları senden öğreniyor,” çocuk gibi bir suçlama getirdi. Kendisine bunun bir suçlama olduğunu söylediğimde, “hayır, bu bir saptama,” dedi. Ama ben hiç üzerime alınmadım.

Dün akşam ise yıllardır olmadığı kadar korkunç bir migren atağı yaşadım. Zamanı da değildi; migreni olanlar bilir, bu zıkkım rutindir. Örneğin kadınlar her ay mutlaka iki kere bu korkunç ağrıyı çekerler. Birincisi “yumurtladın” migreni, ikincisi de “hamile değilsin, sevin bakalım” migrenidir. Perşembe günü ise benim için bunlardan hiç biri geçerli değildi. Dolayısıyla benim için harika bir sürpriz oldu. Dersten çıkıp arabaya doğru giderken attığım her adımın tadına doyulmaz balyoz etkilerini yaşadım. Sonrası ise cidden ürküttü. Eve dönüş yolunda kayboldum. Avucumun içi gibi bildiğim yollarda ilerlerken bir baktım ki Konutkent 1’in oraya gelmişim. Başım zonklar, midem bulanırken bir de üzerine korku eklendi. Tam oldu valla. Yani oraya nasıl gittiğimi bilmiyorum; yol beni götürüvermiş. Sonrası? Eve ulaşabildim, kaynar suyla banyo yapıp haşlandım, saçlarımı Tina Turner olana kadar uzun uzun kuruttum, Ilgaz’la ödevini yaptık ve gidip yattım. Bugün? Dün bir araba dayak yemiş gibiyim. Kaybolduğum için de biraz moralim bozuk ama çok daha iyiyim.

Yaşasınnn. Yarın tatil.

marruu

15 yorum:

uykucu dedi ki...

demek dağ başında yaşıyorsunuz ha yazık size:)) migren ataklarının ismine bayıldım hakikaten doğru, beni en mahveden çok şükür hamile değilmişim migreni, bazen hep hamile gezesim geliyor!!o süper kar yağışında ben korkup evde oturmuştum size iyi cesaret bravo!!

elektra dedi ki...

:))) alınma misokedim, ılgaz'a koptum da. birçok bin ev var, ama galiba beşi dolu:) ay yavrum benim ya, inin kızım düz ovaya, ne işiniz var dağın başında. ama yok yok inmeyin, çevreniz temiz:))) yerim ben onu:) sibirya dolmuş şoförü zaten beni gülmeye hazırlamıştı, ılgaz'la koptum. eh utanarak söyleyeyim migren atağını okurken de gülüyordum. dur ben kınayayım kendimi. öperim çok:) ılgaz'ı daha çok:)

Ali Kayhan dedi ki...

Ah miso vah miso, geçmiş olsun. Yani bu bir dilekten öte, haftaya kadar geçmiş olsun bu migren de spor aksamasın. :)

Ilgaz'ın paragrafı hakkında hem yazmak istiyorum, hem de istemiyorum. Aslında o cümlelerin üçü-beşi bana birebir tanıdık geliyor. Birisinden daha önce duymuşum gibi. :) Şimdi böyle söyleyince saptamaya destek çıkmışım gibi oluyor ama oldu bir kere, yapacak bir şey yok.

İyi tatiller!

Elif Derviş dedi ki...

ihihihi çok güldüm, ben de elektra gibi kınıyorum kendimi (migren kısmı hariç, ona gülemedim, ama Ilgaz'ın lafları çok hoş ya :) Harbiden misocum ya, biz kendimize dağın başındayız diyorduk, siz bizi geçip en yüce, temiz ve de ıssız dağa gittiniz. Ankara'nın iki ucunda kaldık böyle :)

Bi de itiraf etmek zorundayım...AliKayhan'ın yorumu da çok güldürdü beni...vurkaç olmuş biraz ama komik olmuş :D

gaykedi dedi ki...

misokedim migren için ilaç içmedin galiba, yazdığına göre hap çakmak dışında her numarayı yapmışsın yahu :p

Öykücü dedi ki...

Ama çevremiz temiz:))))))))))))) Süper komik bir yazı olmuş.

Benim de bazen çok başım ağrır.Kafamı duvara vurmak istediğim bir seferinde hastaneye bile gitmiştik ki ben ağrım var,grip oldum gibi sebeplerle hastaneye giecek bir tip değilimdir.Hatta hastaneye gitmeden önce ilaç bile almıştım ki neredeyse hiç ağrı kesici kullanmam.

Ağrı kesiciler ilerleyen yaşlarda kemik erimesine sebep oluyor,kullanma,ağrıyı çek.Ben öyle yapıyorum.

Sibirya dolmuş şoförünün ve kar kış kıyamet demeyen yılmaz eğitim gönüllüsünün komik oğlunu öperim:))

Sevgiler..

EKMEKÇİKIZ dedi ki...

Ah, şu başağrısıtürleri ne zor.
Çok şükür, nadiren başım ağrır da, bir yakınımın ağrı ataklarına şahit olmuşluğum vardır, ordan bilirim; fecidir.
Neyse ki, yaş ilerleyince ağrı atakları azalıyor ve zaman aralığı açılıyor.
:)

Adsız dedi ki...

valla geçmiş olsun mişoo
ama migren nöbetlerine bulunan isimler hakikatten hoşmuş ....
es geçmek olmazdı senin şu betimlemelerine hayranım zaten ...


neyse fazla uzatmayayım çünki yazdıkça yazın aklıma geliyor ve ikisi çürük 29 dişim ( 3 tanesi sizlere öömür) aynen ortada bir halde pc başında duramammmm...
tekrar geçmiş olsun ....
bir kaç bin evi olan ve sadece beşi dolu olan temizz çevrenizde mutlu kalmanız dileğimle ...

miso dedi ki...

Sevgili Figen,
Hep hamile gezmek nasıl bir ütopyadır. Ben çok mutlu bir hamilelik geçirmiştim. 20 kilo almama rağmen kendimi pek de güzel buluyordum. Sonra Ilgaz doğdu ve film değişti tabi :)

Elektracım,
Sorma ya, düz ova hayallerim kayboldu gitti. Artık ev değiştirelim de diyemeyeceğim. Boğar beni adam. Kendini de kınama sakın; migren ataklarımda traji komik bir hal alıyorum cidden.

Alikayhannnn!!!
Nedir bu erkek ittifakı anlamıyorum ki... Yani şimdi şu iki satırlık yazıda beni müzevirlemesen olmaz mı? Direk 3-0 yenik duruma düşüverdim evde. Neyse bakalım, ben de sana dair bir grup saptama yaparım yakında. Örneğin katılınan doğumgünü partisi aktiviteleri hakkında. Elbet bir-bir kaç yandaş bulurum ben de:))

Delicim,
Lütfen alikayhan'a destek çıkma. Öyle sessiz görünür ama inceden inceye çökertir insanı böyle işte. Dağa gelince... Neyse, siz de bizim bu taraflara geleceksiniz inşallah yakında.

Gaykedicim,
İlaç içmem mi hiç? Ama geç kaldım. Derste bastırdığı için hemen önlem alamadım; o da öldürdü işte :( Yoksa hapçıların şahıyım :)

Sevgili Öykücü,
Migrenin tek iyi yanı ağrı eşiğinin yükselmesi sanırım. Yani ben başımın veya bir yerimin ağrısından şikayet ettiğimde aile efradı ürker. Mızımam çünkü. Ağrıyı çekmeye gelince... Kemik erimesini yemişim; zannımca o ağrıya ilaçsız katlanmaya kalkışırsam başka arızalara davetiye çıkarmış olurum. Dayanılmaz oluyor Öykücü, tarifsiz :(

Ah ekmekçikız,
Yazını okuyunca kendimi gencecik bir kız gibi hissettim. Liselimmm! Ondan ağrıyo di mi? Gençlikten :) Umudum menapozda. Geçiyormuş cidden.

Sevgili Diagonal,
Betimlemelere dair söylediklerin için teşekkürler. Dahası da var, özellikle ağrı sırasında çok yaratıcı olabiliyorum ama bu nezih ortamda yakışık almaz sanırım. Sana da geçmiş olsun bu arada.

marruu

endiseliperi dedi ki...

öperim ılgaz'ı, ben de çok güldüm, yerim onu ben.

benim başım pek ağrımaz öyle, havasız kalınca belki. ama migreni tutan bir arkadaşım vardı. bir gece ajansta çalışırken sabahlamıştı da, hatun kişinin biri avuç içinin bir bölgesine masaj yapmışmış. geçmiş miymiş? hatırlamıyorum, onu sormamıştım, kıskançlıktan. öyle de bir tedavi yöntemi var yani. eh, poşete üflemeyi, kahvenin iyi geldiğini filan zaten biliyorsundur.

ılgaz'a hala gülüyorum bu arada:))
sevgiler hepinize.

Talisman dedi ki...

Ilgaz ın yazısına bittim, bittim :)))
Herkesin dikkatini çektim, durup dururken kahkahayı patlattığım için..
Ay harika yaa.. Birkaç bin ev var heheheh Ay ben bunu herkese anlatırım :))
Geçmiş olsun Misocummm :)
Öperim seni..

etki alanı dedi ki...

Merhaba,
Kedi sözcüğünün geçtiği her yere mutlaka uğrarım.
Ve karşılaştığım bu blog,oldukça ilgimi çekti..Sessiz izleyeceğime emin olun..:)
TüTü

miso dedi ki...

Sevgili peri,
Bir "arkadaşın" vardı demek? Hmm, ve saygısız biri masaj yapmıştı demek? Kıskandığına göre fazlasıyla rahatlamış olmalı baş ağrısı çeken. Saygısızlar... (ne kadar objektif bir yorum oldu, değil mi?) Bu arada ataklar bu kadar kötü olduğunda nereye üflersen üfle, ne yersen ye gözlerin yerinden çıkacak gibi oluyor. O yüzden sessizlik ve ışıksızlık iyi gelen tek ikili.

Talismancım,
Zavallı çocuk, di mi? Eline bir de sopa vereceğiz, karga kovalatacağız. Yapayalnız bir vahşi olacak sonunda :)

Sevgili etki alanı, hoşgeldiniz,
Kedi di mi sihirli sözcük? Evde var bir tane sahicisinden, bir de biz tabi oğlumla sık sık kedi gibi yapıyoruz, maaar cuuur öterek evde geziniyoruz. Her zaman bekleriz efendim :)

marruu

teyzenteyfik dedi ki...

Iyi, agrilar gecmis :)

Benim de iki gündür fena bas agrim var. Gecen banyodan sonra saclarimi kurutmadan uyudum, onun yüzünden oldu. Dogruymus, kurutmak lazimmis, basimiz agrirmis yoksa. Denedim, gördüm :)

miso dedi ki...

Teyzentevfikcim,
Hiii, hiç yapılır mı? Saç kurutmadan yatılır mı? Yaz günlerinde bile saç kuruturum ben. Niye biliyor musun? Esas mesele saç değil, ensedeki adalelerin tutulmasıyla koşarak gelen migren. Mesela topuklu pabuç giydiğimde de oluyor bazen. Ne zaman tutuluyorum, o zaman geliyor benimkisi :(

marruu