28 Kasım 2006

İradenin bittiği an

Eşim yurt dışında; akşam dersten sonra oğlanı ben alıyorum. Dersim 6.30'da bittikten sonra fırlayıp çocuğu almaya gidiyorum. O saatte bizim oğlan ve bir kaç velet daha kalıyorlar. Orada çok mutlu biliyorum, ama yine de beş dakika erken gitmek bile benim için önemli oluyor. Oğlanı beş dakika erken almayı kâr sayıyorum.
Bugün de öğrencileri 10 dakika erken bırakıp fırladım. Okuldan çıkarken hafif çişim vardı ama tuvalete gitmedim; sonuçta ev 10 dakikalık mesafede. Derse de erken başlarım, oğlanı da alırım erkenden, dışarıda yemek yeriz mis gibi, keyif yaparız. Bunlar tabi o anki fantazilerim. Gün hüsranla bitti.
Papa Ankara'da ya... Saat 4.20. Papa'nın Diyanet'e gelişi 5.00 olacak. NTV radyoyu dinliyorum ama yol kapatma haberi henüz yok. Okulun arka kapısından çıkamadım. Hoop ön kapıya döndüm. Oraya da yol vermiyorlar. Eskişehir yolunun kapalı olduğunu orada öğreniyorum zaten. En arka kapıdan çıkayım diyorum. Gözüm hala saatte; erken gidicem ya güya. Söğütözüne varmadan trafik tıkanıyor. Saat 4.37. Eyvah filan derken her yer kilitleniyor. Kilitlenmemesi imkansız; NTV radyodan Eskişehir yolu, Konya yolu ve Turan Güneş bulvarının kapalı olduğunu öğreniyorum. (Bu yollar etrafımdaki yolların adları, ben de yüzlerce aracın ortasında duran zavallı insan) Sakin ol diyorum kendi kendime ama sakin olmak mümkün değil çünkü çok sıkışmış durumdayım. (Bu arada turkcell telefonumun şarjı bitiyor ama son anda dersimi iptal ediyorum. Avea'm da öldü ölecek. Can çekişiyor) Ne diyordum? Ha çişim. Çıldırıcam. Başka şeyler düşünmeye çalışıyorum ama mümkün değil. Artık saat 6.00. Bitmek üzereyim. Mesanemin neden olduğu ağrı kasıklarımı çoktan aşmış durumda; debriyaja basamıyorum. (Hoş, zaten basmak da gerekmiyor, kontak kapalı oturuyoruz 1.5 saattir.) Etrafımdaki arabalardan insanlar aşağıya inmiş sohbet ediyorlar. Sohbetlerin yarısı Papa'nın götü, diğer yarısı da anası ve avradı eksenli. Tamamen katılıyorum ama fiziksel olarak yapamayacağımın da farkındayım. Sonra sol tarafta bir yer gözüme ilişiyor. Adamlardan biri gidip biri geliyor ve bir şeyin dibine işeyip duruyorlar. Ağlamak istiyorum. Çünkü bayılıcam artık, gerçekten de canım yanıyor. İlk defa erkek olmadığıma lanet ediyorum. İnip işemek dert değil, yapmadığım şey hiç değil ama etrafta binlerce insan var, herkesin farları yanıyor. Birilerinden yardım istesem diye düşünüyorum; gidecek bir yer bile yok.
Tükeniyorum. Arabadaki migros poşetini altıma seriyorum. Atkımı altıma alıyorum. Ve işemeye başlıyorum. Ilık ılık. Kasıklarım sızlıyor; bu kadar tutulur mu kardeşim, canımın acısından ağlamaya başlıyorum ama ağlamamalıyım çünkü yavaş yavaş işemem gerekiyor. Kontrollü. Araba ıslanırsa rezalet olur; kokusu aylarca geçmez. Pantolonum ıslandı, koyu rengi karanlıkta bile seçiliyor. Atkıyı yokluyorum; o da sırılsıklam. Aylardır işemiyor gibiyim. Sonra üşüme geliyor. Gerçekten üşümeye başlarsam araba kullanamam. Ayakkabılarımı çözüp pantolonumu sıyırıp çıkartıyorum. Ayakkabılarımı tekrar giyiyorum ve montumu kucağıma alıyorum. Etrafta bir tek kadın bile yok. Birileri görüp saldırsa suçlusu ben olurum, yemin ediyorum basın beni aforoz eder. "Arabada donla oturan kadına 35 kişi saldırdı. Hayır, donla oturma nedeni ne olabilir? Hanfendi aranıyor muydunuz? Nınınını"
Trafik bir şekilde açıldı. Ben Eskişehir yoluna sapmaktan vazgeçtim, başka bir yol aramaya başladım. İki kere kaybolduktan sonra bildiğim arka yola çıkıp yedide kreşe vardım. Başka çocukların da beklediğini görünce sevindim. Yoldan zaten aramıştım, biliyorlardı. Ama halim perişan. Üzerimde fermuarı boynuma kadar çekili montum (allahtan boyu dizlerimin bir karış üzerine kadar uzanıyor) ama altım çıplak. Spor pabuçlarım, çoraplarım ve bemmmbeyaz bacaklarımla Kasım sonunda çocuğunu kreşten almaya giden bir manyak gibi görünüyorum. Ilgaz'ın öğretmeni ve kreş müdürü bacaklarıma bakıyor doğal olarak. (Ben olsam, ateş mi bastı filan diye düşünürüm herhalde, "hatun kudurmuş, ateşi başına vurmuş") Arabada bir kaza oldu da, diyorum zavallı bir şekilde. Ilgaz dışarıda yemek yemek istiyor ama ben gerçekten de bitmiş durumdayım. "Annecim, sana bir şey söyliycem ama kimseye söyleme, söz mü?" diyorum. Peki diyor. Olayı iki cümlede özetliyorum ve neden eve gitmek istediğimi anlatıyorum. Kabul ediyor (canım kuzu). Babama anlatabilir miyim? diyor. Tabi diyorum; ondan önce ben anlatıcam zaten.
Eve geldiğimden beri 15 dakikada bir tuvalete gittim. Sürekli ellerimi yıkadım. Sinirlerim bozuldu resmen. Sakinleştirici bir ilaç olsa hiç düşünmeden alıcam ama yok. Neyse, Smirnoff iyi geldi. Biraz daha içersem güzel miso olucam yine. Sonra da vurup kafayı yatıcam.
Nefret ettim. Papa'dan, çözümü bütün yolları kapatmakta bulan Emniyet'ten, kıçımı açmadan işeyemediğim için kadınlığımdan, beş dakikamı ayırıp tuvalete gitmediğim için aceleciliğimden...
Şu anda çok garip hissediyorum kendimi. Sanki ben değilmişim gibi. Üzerime işemek uzundur yaşamadığım bir şeydi, ondan galiba. Yarın daha iyi olurum herhalde.
:/

16 yorum:

Elif Derviş dedi ki...

Canım benim yaaa...ne dicemi bilemedim valla okuyunca :(( Önce şaka yapıyosun yine zannettim, sonra baktım olay ciddi!! Valla helal olsun, yaptığın şey de gayet cesaret ister. Nasıl asap bozucu olduğunu ancak hayal edebiliyorum; Papa geldi, sen de arınmış oldun böylece :)) Kızma yaaa...sinirlerim bozuldu .. öptüm

gaykedi dedi ki...

tam bir kara mizah...papanın yaptığına bak yaa...gene soğukkanlı davranmışsın...çok geçmiş olsun...takma kafana hepimizin var böyle abuk subuk anıları inan bana :)

miso dedi ki...

Çok teşekkürler, hala tam olarak kendime gelmiş değilim aslında. Önüme gelene anlatırsam rahatlarım gibi geliyor; ondan da fena halde tırsıyorum. Sidikli hoca olmak var sonuçta :)

uykucu dedi ki...

misocum kusura bakma ama okurken gülmekten altıma yaptım bende..yaşanan sinir bozucu ama ne güzel esprili bir şekilde anlatmışsın zaten ben böyle şeylere daha çok gülerim hele sohbet konusunda papanın ....ları kopardı en çok .valla iyi kurtarmışsın ben direkt yapardım herhalde. biz oğlanı kreşten erken almıştık eve 2 saatte gittik. bizim kreştede bir veli eskişehir yolundan gelememiş telefon etmiş oğlunu öğretmeni evine götürmüş sen yine alabilmişsin ..bencede papanın ...ları.Ankara kurtardı darısı istanbulun başına ..kızma vallahi çok güldüm ve bir müddette gülücem .sevgiyle kal

miso dedi ki...

figen merhaba
ya ne kızıcam, şimdi bana da komik geliyor. Ben yalnızca üzerime işemenin şokunu atamadım pek. Ama bu tip durumlarda votkanın iyi geldiğini bir kez daha anlamış oldum. GEVŞEEEE
Sevgiler

sevpehli dedi ki...

Sevgili Miso,senin durumun benim de başıma gelmişti.Ve ben daha ortaokulda olduğum için araba şansım da yoktu.Otobüsle eve dönmek zorundaydım.Belime bağladığım kazağı ve çişten koyulaşmış kilotlu çoraplarımı bırak kokudan zaten yerin dibindeydim...Bu yüzden rahat ol.Her gençkızın başına geliyor...Ha bu arada yaz gelince bacaklarını güneşe tut da kışın böyle bir durumla karşılaşırsan, hiç olmazsa o kadar sırıtmaz.Geçmiş olsuun.

Adsız dedi ki...

Sevgili miso,

Bu olay bundan daha eğlenceli anlatılamazdı galiba, karşımda canlı canlı el-kol-mimik üçlüsüyle birlikte konuşuyorsunuz zannettim. Kendime de önemli bir ders çıkardım aslında yazıdan: Hiçbir zaman bir yere yetişmek için acele etmemek lazım. Benim için zor olacak ama bunu uygulamaya çalışacağım bundan böyle. :)

miso dedi ki...

Sevgili Sevpehli
İnanır mısın blogumu okuyan herkesin kendi sidikli anılarını yazmasını istiyorum. Benim gibi şakır şakır işememiş olsalar bile hiç olmazsa kaçırma anılarını okumak çoook iyi geliyor. Paylaştığın için teşekkürler.

AliKayhan
Ben sana bir de canlı demo yaparım denk gelirse, üzülme. Bu arada
senin ne kadar seri ve atılgan olduğunu bilmem mi hiç? Çok iyi bir karar almışsın kendi adına; amman acele etme. Ama şu anki halinden daha yavaş davranırsan örümcek bağlama ihtimalin olduğunu da unutma ! :)

Nakhar dedi ki...

birkaç gün önce okuyupta yorum yapamamıştım... gülme krizim yeni bitti :)

aslında yeni bi ürün çıkarmışlardı birkaç ay önce hatırlarsın eminim..
hani şu külah biçiminde olanlardan dünyaca ünsüz çarpık bacaklı mankenleriz tanıtmıştı... özel ihtiyaçlar için erkek olmaya gerek bırakmayan cinsten birşey

tavsiye edebileceğim tek şey bu olur herhalde :))

geçmiş olsun..

miso dedi ki...

nakhar merhaba
ya ben o mankenlerin ancak beline kadar gelebildigim icin bu kadinlari hasetle yanarak (en azindan irtifa baglaminda)reddetmis ve yaptiklari her bir seyle ilgilenmekten kacinmaya and icmis bir pigmeyim. Gozumden kacmis o bahsettigin alet. Satiliyor mu cidden boyle bir halt? Bu arada tez zamanda arabaya buyuk poset ve yedek atki takviyesi yapmali:)

Nakhar dedi ki...

satılıyo tabii

ayakta küçük abdest bozmak için kullanılıyo huni biçiminde bişi ilk gördüğümde gülmekten ölmüştüm...
bi ayakta yapmadıkları kalmıştı diye sonunda onuda yaptılar..

nerede satıldığına dair hiçbir fikrim yok ama sanırım eczane vari hijyenik ürün satılan yerlerde olabilir bilgine... atkıyı filan boşver... :)

Nakhar dedi ki...

ayrıca şu da varki manken dediğin süslü barbie ler sadece tv de öle 2,80 gözüküyolar ortalama boy 1,65 emin ol... dolgulu topuk filan 1,80 oluyo boşver komplex yapma boşuna... dışarda gördüğüm kızlar bi gay olarak baktığımda bile mankenlerden daha iyiler... eee ne kadar öğretmenim varsa tanıdığım hepsi bakımlıydı... önemli olan boy uzunluğu değil akıl uzunluğu... o da en uzun mankenimizde 10 cm i geçmez hadi bye...

miso dedi ki...

Nakhar sağol ya. Bu arada bu akıl fikir uzunluğu da iyi geliyor insana düşününce valla. Zaten kompleks yaşını geçeli çok oldu. (Allahtan yani)Onların boyu, benim aklım. hehe. (züğürt tesellisi :))

Adsız dedi ki...

MİSO... CANIM YAA....
YAŞADIKLARINA BEN OKURKEN KURULACAK CÜMLE BULAMAZKEN,
SEN ÖYLE DOĞAL AKTARMIŞSINKİ GÖZÜMÜN ONÜNE KARE KARE BELİRDİ RESMEN
AĞLANACAK HALİMİZE GÜLDÜM İSTEMEDEN
VE GEÇMİŞ OLSUN TEKRARLANMAMASI DİLEĞİMLE...

Andy_Dufresne dedi ki...

papanın ziyaretinin en çok iz bıraktığı kişi belli oldu.Eğer miso erkek olsaydı ,arabanın kapısını açar ve yere değme nakkaş ustalarına taş çıkarırcasına "WELCOME PAPA" yazardı. hem bu sayade boşa gitmezdi o kadar birikim. Benin tanıdığım miso yapardı ve Ilgaz'dan rica eder , bu yazının altına türk bayrağı yaptırırdı malum yollardan ki papanın ziyareti ölümsüzleşirdi...
bu arada papa ne garip isim, her duyduğumda kadın pazarlayıp zengin olan yumurta topuklu ayakkabılı adamlar geliyo aklıma...ama papa yürüyemez o ayakkabılarla dimi :) geçmiş olsun.

miso dedi ki...

canım dufresne,
Hoşgeldin. Tıpkı 9 yıl önce hayatıma hoşgeldiğin gibi bloguma da hoşgeldin. Ve senin blogun da hayırlı olsun.
sevgiler