13 Haziran 2007

Doğum


Normal doğuma karar verilmişti o uzun süreç boyunca. Her gidişimde toplam 5-7 dakika süren muayenelerimde hiç bir sıkıntıya rastlanmadığı için normal doğum diyordu doktor. Benim iki çocuğum da normal doğdu, sezaryen bir ameliyattır, hiç gerek yok, diyordu. Bana ayıracak vakti çok yoktu; o yüzden ben pek soru soramamıştım. Biraz okuyarak, biraz ona buna bir şeyler sorarak geçirdim hamileliği. Çokça da yiyerek tabi.

Endorfinle tanışmak muhteşem bir şey olmuştu benim için. İnanılmaz açlığımı bastrımaya çalışmak için neredeyse bütün bütün yuttuğum her şey tabii ki dehşet kilo almama yol açtı. Peh, bana mısın dememiştim. O zamanki ikiye iki buçuk metrelik banyomuzu geniş göstersin diye bir duvarına astığımız kocaman aynada kendime bakıp durmuştum 40 haftalık macera boyunca. Allahım, o ne güzellikti öyle. Karnımın aynadaki aksine bakıp ağladığımı bilirim. Endorfin harika bir şeydi; ben dünyanın en güzel kadınıydım artı 20 kiloma rağmen.

13 Temmuz Cuma sabahı 40 haftanın dolmasına 2 gün kalmıştı. Ben bir arkadaşa kahvaltıya davetliydim o sabah. (Ne kadar mutsuz bir arkadaştı; ne kadar sığır bir kocası vardı. Hiç çözemedim neden o adamla evlendiğini; belki de kendi evrimini evlendikten sonra tamamlamıştı diye düşündüm çokça, ama kendim de inanamadım buna hiç.) Buzdolaplarında ne var, ne yok yutacaktım da allah acıdı. Sabah tuvalete doğru giderken şööyle bir sarsıldım aniden. Anlamadım önce. Benden geldiğini anlamadım. Tuvalete gittiğimde sonradan büyüklerin “nişan” dedikleri şeyin gelmiş olduğunu gördüm. O anda ayıldım ve birden heyecanlandım. Arkadaşı aradım, “benim sancım başladı, gelemiyorum,” dedim. Ama nasıl sakinim, anlatamam. Evde küçük oğlu var, bırakıp gelemiyor, vicdan azabından çıldırmak üzere. Korkma dedim, annemleri aradım, gayet iyiyim ben. Telefonu kapatınca her sabah itinayla yerine getirdiğim görevim ilişti gözüme; köpeğin gezmesi gerekiyordu tabi, benim doğurmamla onun işemesi arasında hiç bir ilgi yoktu. Aldım Zoro Bey’i, çıktım dışarı. Bir yandan da kendi kendime gülüyorum, aferin miso, doğur şurada, neyin eksik diyorum. Tabi içimde en ufak bir inanç bile yok; keşke o kadar kolay doğurulsa. Karşıya bir baktım, bir başka arkadaş, koşa koşa bana doğru geliyor. Kahvaltıya gideceğim arkadaş aramış, koş git, miso’nun sancısı başladı demiş. Kızcağız pek kibar, pek hanım bir şeydi, beni görünce bayılayazmıştı. Aman miso, naapıyorsun? Naapıyorum, mecburum hayvanı gezdirmeye. Ay ben korkarım yoksa gezdirirdim valla, haydi git evine, sancın başlamış. Dur, bir şey olmaz, azıcık daha yürüyelim, yazık hayvana diyorum. Kızcağız fenalık geçiriyor, noolur git, bir şey olacaksın diyor. Sırf başımdan gitsin, beni de heyecanlandırmasın diye eve dönüyorum.

Annem ve babamla gidiyoruz hastaneye. Bu arada Burcu’yu markete yolluyoruz bir şey almak için. Şaşkınlıktan anahtarı kontakta bırakıp, kolu yukarı kaldırarak arabanın kapısını kilitliyor. Neyse, hastanede beni sancı odasına alıyorlar. Sancım var ama gelince bağırma ihtiyacı duymuyorum. Ama etraftakiler... O sesleri dinleyince ürkmemek mümkün değil. Zaman geçiyor, kadınlar bar bar bağırıyor, benim moralim bozuluyor. Nasıl olacak bu iş diyorum, nefesimi kesen sancıdan çok seslerden boğuluyorum. Doktor geliyor, muayene ediyor. Zaten muhtemelen altı yedi asistana kobay olmuşum o ana kadar; gelen bakıyor, giden bakıyor. Dört beşi de bakmakla yetinmiyor; açıklığınız şu kadar, bilmemne. Biliyorum, üç dakika önce diğer bey söylemişti diyorum, ama pek aldırış edilmiyor. “Misocum, bebek iri, çatın dar, açıklık aynı gidiyor, zor bir doğum olacak, hırpalanma, gel sezaryen yapalım,” diyor. Adam lafını bitirir bitirmez ben tutmazsam yere dökülecekmiş gibi sarıldığım karnımla ayağa fırlıyorum. Annem, dur kızım filan diyor ama ne mümkün! O bağırtılardan kaçayım yeter.

Gerisi malum. Canımın en içi Ilgaz. Dört kilo doğan koca bebek Ilgaz. Her şeyim Ilgaz; taptığım, bıktığım, yüzüne bakarak sevdadan, uyutamadığımda veya geceleri yirmi kere uyandığımda çaresizlikten ağladığım... Ilgaz’ım... Çok zor bir yol bu, çok yavaş yüründüğü düşünülen ama bir çırpıda geçen. Hayatta hiç bir şeyin eskisi gibi olmadığı, ama eskisi gibi olmasını istemediğin yeni bir dönem.

Şimdi bunları yazarken ağlamamak mümkün mü? Olabilir, ama ben beceremiyorum. Aklım hep Köşenin delisi’nde olacak. Bütün gece. Uyuyamadığım için bu gece de ona söverim artık diyeceğim, ama yapmayacağım çünkü bu gece onun hakkı. Canım arkadaşım, yarın ve bundan sonra bütün kolaylıklar seninle olsun.

marruu

18 yorum:

Elif Derviş dedi ki...

Canım sensin :) Seni çok seviyorum... çevremde "örnek almam lazım, hatta şart, hatta başka yolu yok" dediğim bir avuç anneden birisin sen, biliyorsun. Ama gece gece doldurdun gözlerimi yahu... olmaz ki!! :D Öpüyorum seni kocaman ve de yatmaya gidiyorum artık. Uyku tutacak mı bakalım hihi

elektra dedi ki...

misocum,
ne güzel şey kadın olmak. anne olmak, can vermek.

ben köpeğin gezdirilmesi gerektiği kısmını şoka yormak istiyorum. :) nasıl yanı be? diye de ekliyorum.

biz sezaryenlilerin:p anlamadığı tek şey, tek eksiğimiz o fasıl sanırım.
yarın elifin bebişinin haberini de senden bekliyorum. bu konuda san pek bir güveniyorum. koklayın onu biz onu göremeyecek olan, ama doğum serüvenine şahit olanlar için.
sevgiler...ılgaz'a da kocaman bir kucak. 4 kilo ha? breh breh breh:P

Andy_Dufresne dedi ki...

Nişan çok komikmiş :) ama düşününce anlamlı, bebeğin doğması onca acıya rağmen düğün gibi, anne fedakarlığı her alanda gösteriyor kendini :)

Zoro'yu gezdirirken doğursaydınız, kordonu dişleriyle keserdi belki :)

gaykedi dedi ki...

amma cesurmuşsun bee, tıpkı eski insanlar gibi...anneannem hep anlatır, bulgaristanda bulgar olsun türk olsun kadınlar tarlada çalışırken sancısı gelir oracıkta doğuruverir eve kucağında bebekle dönerlermiş, tabi o zaman böyle ev hanımlığı falan yok herkes deli gibi evde bahçede tarlada fabrikada çalışmak zorunda, yani herkes sağlıklı ve bir spor yapmış oluyor çalışarak :)

Lilium Bosniacum dedi ki...

:) sancı odası felaketmiş.. yeni annlere tavsiye tek kişilik oda :D ben ebenin kolunu morartmıştım üstelik en çok neresi acır diye hesap ederek:) bi de bibuçuk metre boyunda bi şeydi ay bu mu doğurtacak diye düşünmüştüm :D çok çabuk geçiyo.. çok çabuk büyüyorlar... :(

Talisman dedi ki...

Ben de ağladım be Misocum..
Ben de çok istiyorum bir bebek ama çok parametre var off off..Koca filan gerekiyor lanet olsun..
Neysem, olur inşallah..
Öperim.. Çok huzurlu, çok mutlu yaşasın Ilgaz cık..

endiseliperi dedi ki...

sevgili miso,
ben de hastaneye yetiştirmek için gelen arkadaşlara meyve ikram etmek için mutfağa koşmuştum
sanırım bir şok bu.

çok iyi bir anne olduğuna eminim. eminim. sen de emin ol.

sevgilerimle.

EKMEKÇİKIZ dedi ki...

"Şimdi bunları yazarken ağlamamak mümkün mü? Olabilir, ama ben beceremiyorum."
Zaten ben de okurken ağlamamyı beceremedim.

Dünden beri aklımda Elif; Toprak bebeğin annesi Elif.
Sadece mutluluk gözyaşları dökmelerini dilerim.

Misocum,
İyi haberleri senden bekliyoruz.

kecilerin cobani dedi ki...

bu kadar olur, miso. Vallahi anlıyorum senin köpek gezdirmeni. İlk duyduğumda öh yok artık dedim ama bi düşündüm, ben de aynısını yapacak kapasitedeyim. Palamutu bölmemek için son ana kadar bekledim şahsen. değil köpek, inek olsa onu gezdirirdim o sırada sanırım. (inek beslesek nereye çiş yaptırtıcaktık di mi, ne zor işler...)
Çok güzeldi bugün, keşke biraz daha erken gelip seni koparabilseydim öperim.

Adsız dedi ki...

Ben dogurmadan bir aksam once Bush'u protestoya gitmistim! Bir ise yaramadi ama cocuk Bush doneminde dogacak diye cok icime oturmustu, bari birsey yapayim dedim. :o)

Sondan bir onceki paragraf ne kadar dogru! Son paragrafa da katiliyorum. :o)

www.elifsavas.com/blog

miso dedi ki...

Öncelikle herkese merhaba,

Ama ne kadar heyecanlı bir sabahtı, anlatamam size. Ilgaz'ı servise bindirir bindirmez uçarak hastaneye gittim. Canım Deli'yi odasında buldum; nasıl sakin, nasıl huzurluydu bilemezsiniz. Benim de bütün gerginliğimi aldı. Hatta arkası açık ameliyat önlüğünü giydirmek şerefi bana nasip oldu:) Odur budur derken vakit geldi ve deliyi aşağıya aldılar. Giderken sulandım ben, her ne kadar kendimi tutmaya uğraşsam da :)

Derken Toprak bebek geldi. Bir dört kiloluk bebek daha!! Hem de kocaman ayaklı. Ama ne geveze, ne obur... O dil sürekli dışarıda, açım kardeşim, emicem, getirin o kadını diyor. Sonra güzel anneyi yukarıya getirdiler, gerçekten samimi ve merhametli hemşirelerin eşliğinde Toprak bebek bir güzel emdi. Bir o memeye, bir öbür memeye alındı paşam padişahım, yolculuk esnasında da guu guu diye kumru gibi öttü.

Ben mi? Canım keçilerin çobanı geldiğinde çobanı görmekten çok esir düştüğüm fertten kurtulmanın sevinciyle çobanın ayaklarına kapandım. (evet, bu yalan, ama böyle yapmak istedim gerçekten) İkimiz de çok sevindik, ben bol bol ağladım, ikimiz de deli'yi daha çok, daha çok sevdik, annesi Saniye teyzeyi de daha çok sevdik, kocası Barış'a taptık, o dağlar gibi adam bile ağladı :)

İkisi de sağlıklı çok şükür. Bir an önce evlerine geçip yeni hayatlarına alışmaları dileğiyle. Ve tabi hep yanında olabilmek dileğiyle.

Sevgiler
marruu

Ali Kayhan dedi ki...

Ben de çok duygulandım.

kecilerin cobani dedi ki...

hmm. demek beni gordugun icin sevincten kapanmadın ayaklarıma haa?
alcaan olsun.

Adsız dedi ki...

oo mişo hanım anlatın anlatınnn
hani doğuramıyoz diye ne bu arsızlık ayıp ama
bak gör teknoloji elerlesin bende doğurcam ....
ohh olsun



:)



bananee yaaa bende doğurcam.. çatır çatır hemde.. teknolojinin gözünü yiyim bee
valla bu arada yeni anneyede toprak bebeğede bir ömür sağlık ve mutluluk...

Adsız dedi ki...

Herkes bana benzetiyor ama ben en cok karakterinde bazi seyleri benzetiyorum. Iyi ve kotu karisik seyler... Demek kizamayacagim buyuyunce. Benim sucum hepsi. :o)

www.elifsavas.com/blog

miso dedi ki...

Sevgili alikayhan,
Duygulanmışsındır tabi, içli insan seni. Bir de görsen Toprak'ı, uçarsın inan :)

Çobancım,
kapanmadım kusura kalma artık. Çook kalabalıktık. Evde kapanırım :)

Diagonel,
İsteğin bu mudur? Bir daha düşün derim. zor yahu, çok zor. Hazırını sevsen? Getiririm Ilgaz'ı ben sana :))

Elifcim,
Kötü huy derken? Sanmıyorum ya. Törpülenebilir şeyler diyelim biz. Karışık olması da en güzeli. Diğeri yok zaten, yok öyle bir saf durum :)

gezicini dedi ki...

ne güzel, Ilgaz ile birikte nice sağlıklı mutlu yıllar dilerim. darısı tüm isteyenlerin başına.
sevgiler
gorki

miso dedi ki...

gezicini hoşgeldin,

Çok çok teşekkür ederim. temennilerin en büyüğü bu tabi ki:) sağlık ve mutluluk; başka ne ister insan? (para yahu, biraz da para, hehe)

marruu