26 Ocak 2007

Anlayış

"Hocam lütfeen!!"
Kat görevlisiydim bugünkü sınavda. O nedenle sesin hangi sınıftan geldiğini başlangıçta anlayamadım. 90 dakikalık sınav yeni bitmiş, sınıflardaki hocalar kağıtları topluyorlardı. Kat görevlisi kimliksiz gelen, geç gelen veya kağıdında bir problem olan öğrencilere, ve sınav esnasında tuvalete gitmek isteyen hocalara yardımcı olmak için dikilip duran bir zavallı işte :) Ben de 85. dakikada itibaren hakiki anlamda üşümüş, hatta dudakları morarmaya bile başlamış, artık aklında sınavın bitmesinden başka bir şey olmayan bir misoydum işte.
"Hocam lütfeen, gerçekten farketmedim."
"Kağıdınızı verir misiniz lütfen?"
Sınıfa girdim. Bir kız öğrenci ağlıyor, gözetmen hoca beton gibi bir suratla elini uzatmış soru kitapçığını istiyor. Ben sınıfa girince, "optik forma cevapları işaretlememiş, şimdi ek zaman istiyor," dedi.
"Bu mümkün değil, sınav başında size duyurulmuş olmalı," dedim gerçekten üzülerek.
"Evvet, duyurdum, öğrenciye okumamız gereken maddeler arasında bu da var. Ben de okudum."
Kız öğrenci gerçekten paniğe kapılmış durumda.
"Lütfen hocam, gerçekten farketmedim, sizin önünüzde 2 dakikada geçiririm cevapları."
"Hayır, asla olmaz. Diğer öğrencilerin suçu ne o zaman?" diye çemkiriyor diğeri yine.
Olay büyüsün istemiyorum. Kız öğrenciyi daha fazla ağlatmak hiç istemiyorum. Ama yapabileceğimiz bir şey yok gibi görünüyor. "Bunu yapmaya yetkimiz yok. Bir dakika bekleyin, ben yine de idareyi arayayım," dedim. Öğretmenler odasını aradım, benimle konuşan hoca öğrenciyi ve kağıdını alıp gelmemi söyledi.
İçimde bir umut sınıfa geri döndüm. "Bunu kabul ederlerse karşı çıkacağım, diğer çocuklar da öyle yapsaydı o zaman," dedi gözetmen hoca. Sinirlendim yahu. Böööyle suratına baktım. Bir yandan da kendimi tutmaya çalışıyorum. Ters bir laf edicem, olmayacak. Sınıf hala öğrenciyle dolu. Öte yandan kadının bu düşmanca tutumunu anlamıyorum. Evet, doğru, öğrenci yüzde yüz hatalı ama çocuk orada asistanlığımı kaybedeceğim diye ağlarken bu kadar duvar gibi olmak niye?
Öğrenciyi tuttum elinden ve sınav kağıdıyla birlikte sınıftan çıktım. (Ya kocaman kızın elini tutup dışarı çıkarttım cidden. Başka ülkede olsa cinsel tacize bile girebilir. Yandın miso) Gidip hocayı bulduğumda öğrenci artık hüngür hüngür ağlıyordu. Hoca hafif gergin tabi; bir de öğrenciyle pek muhattabiyeti olan biri değil, sınavcı bir hoca. "Ama böyle yapma, aleyhine olur," dedi ve sınav kağıdını alıp gitti. Ben kızı aldım, tuvalete götürdüm, "bak böyle yaparsan çok dikkat çeker, gerçekten de aleyhine olabilir. Ben yukarı çıkıyorum, sen sakinleş ve dışarıda beni bekle," dedim. Yukarı çıktığımda hoca bana miso sen git, dedi. Ben de yok hocam ben biraz daha kalayım dedim. Çünkü biliyorum ki birazdan o sınıfın gözetmeni gelecek ve zar zur edecek. Bu arada orada bir sürü başka hoca var sınav ekibinden. "misocum sen miydin o öğrenciyi getiren?" dedi bir tanesi. "Evet hocam, bendim. Yazık, duymamış, asistanlığı bu işe bağlıymış," filan gibi geveledim. "Yaa, yazık," gibi bir şey dedi ki gözetmen geldi. "Ben karşı çıkıyorum, kabul edilmesin, vır -vır-vır, zır-zır-zır," dedi. Sonra da bana çok sağol dedi. (Bilmiyor ki uyuz olmuşum. Ya anlamadım da, yüzümden de mi belli olmuyor? İfadesiz miso olmuşum herhalde)
Birazdan öğrenciyi çağırmamı istediler. Odaya girdiklerinde aşağıya indim. Bembeyaz suratıyla erkek arkadaşı bekliyor. "Hocam inanır mısınız, üç haftadır ruh gibi geziyordu. Gerçekten de duymamıştır. Çok stresliydi," dedi. "İnanırım valla, tertemiz yüzlü bir çocuk işte. Ne art niyeti olabilir ki?" dedim. Birazdan kız aşağıya indi ve gidip sevgilisine sarılıp kaldı. Kesin bir şey söylememişler. Hoca müdürle konuşacağını söylemiş. Pazartesi belli olacakmış.
Kıza olumlu ya da olumsuz bir cevap verilebilir, bilemem. Önemli olan tavır bence. Orada paramparça olmuş bir insana zart zurt etmek insana ne kazandırır ki? Öyle anlar oluyor ki gerek stresten, gerek endişeden, bazen de mutluluktan bile insan farklı bir boyuta geçebiliyor. Asistanlığımı kaybedicem diye ağlayan bir insana hayır, kabul edilmemeli denilir mi? Hele ki işin içinde hiç bir art niyet veya kopya türü bir girişim yokken?
Ya ben fazla merhametliyim; ki bu benim profesyonel hayatıma çok zarar verebilir (amaaan, verse on yıldır verirdi, yemişim profesyonel hayatımı, kıçımın profüsürü miso), ya da insanlar gaddarlık uzmanı olmuş, birbirinin yarasına limon ve tuzla dalıyorlar.
Bokyedi başları yahu!

13 yorum:

Elif Derviş dedi ki...

Kim bu ya? Harbi çok merak ettim (mail reca etcem nutfennn) Ya bence bu insanlar hayatlarından hiçbir şekilde memnun olmayan "ben mutsuzum madem, herkes mutsuz olup sürünmeli" diye düşünen zavallılar. Hani hep deriz ya, koltuk sevdası diye bi şey var, güç manyaklığı diye...insanlar öğretmenlikte ne kadar olabilir bunlar diye düşünebilir ama bal gibi de var...millet bu mesleği başkalarını aşağılayıp güç gösterisi yapacakları bir araç bir araç olarak gayet güzel hiç çekinmeden kullanıyorlar. Bizim gibiler de illet oluyor tabii...

Bi de söylemezsem çatlarım, yazında "hoca bana miso sen git dedi" demişsin ya....yarıldım orda...gözümün önüne geldi bööle hepimiz kediymişiz harbiden, isimlerimiz miso falanmış cidden ve birbirimizi öyle çağırıp sonra da o sinir gözetmeni görünce tıslıyomuşuz!! :))hehehehe

miso dedi ki...

Köşenin delisi, bu tipi sen de ben de tanımıyoruz. Diğer bölümden yani. belki tipini biliyorsundur ama ismini bildiğini hiç sanmam. Ben bugün bakmama rağmen unuttum bile. Ama tipini hiç sorma! Bu konularda zaten PEK bir kötüyümür, bilirsin; bir de tipe sinir oldum, pıhhlaya tıslaya tarif ederim, bölüm yıkılırrr.
Ya bu arada, hakikaten çok güldüm bizi öyle kedi gibi düşünüp. Arada da koşup koşup aniden durup yalanmaya başlasak... :):)

Andy_Dufresne dedi ki...

Tarih 1999, aylardan haziran, sınıfta bi öğrenci dictation dan sürekli kötü alıyor, adam tembel hoca ne yapsın. Sonra bu adam üşenmiyor kendine "en kıl kelimeler" listesi yapıyor.İtana ile tüm kitabı tarayıp en illetlerini bulup çıkarıyor örnek ; satisfactory :) sonra sınavdan 20 dakika önce sınavı yapacak hocasına " lütfen şu kelimelere bakarmısınız ,sizce çıkma ihtimalleri varmı diye soruyor" soruları bilen hoca sadece gülüyor, "yorum yok" diyor. Sınav bittiğinide adam tereddüt içinde çünkü kelimelerin birçoğu listede olanlar ama emin değil, kafasında acabalar gezinirken sınavdan 2 saat sonra geçtiğini öğreniyor. Adam hocasına minnettar çünkü biliyor ki hocası birkaç harfi görmeden okudu kağıdı, koca bir yılın emeğini 2 kelimeye değişmedi. Her zaman öoğrencisine "hayır sen kendin hak ederek aldın" desede öğrenci hep minnettar hocasına. hoca: Miso, öğrenci; Dufresene. Bazı meslekler taş kalpli olmayı gerektirebilir mesela hakimlik gibi, ama bir eğitimcinin bu kadar gaddar olmaya hakkı yok. Hayatı boyunca ÖSS yi eleştirip, yahu insan hayatı 3 saate bağlanırmı diyenler ,hoca olduklarında 2 dakika için can yakmamalı.

uykucu dedi ki...

ah şu bazı hocalar hakkaten bu derece sinir bozucu olmak zorundalar mı?muhabbeti olduğu öğrenciye her türlü torpili geçerler gerisi yansın..kendilerini bir b.k sanmaları nereye dayanıyor acaba?benimde farklı üniversitede y.lisans yapmamın gerzekliği, tüm teorik olmayan notlarım özellikle düşürülerek veriliyor ,o yeteneksiz yalaka üstelik başkasına yaptırdıkları işlerle sözde kendi mezunları yüksek notları alıp oturunca şeytan diyor sıç.sıva alın bir yerinize s.... de bas git.zor tutuyorum kendimi, notlar belli oldu çoştum gene misocuk lütfen sen sakın öyle olma (yaaa öğrencin olabilirmiyimmm?)

Elif Derviş dedi ki...

Figen misocuğun böyle bir şey yapması için kıyamet gününün gelmiş olması falan gerekir herhalde :)) Onun işine olan bağlılığı ve sevgisi hepimizinkinden (kendimi de dahil ediyorum üstelik bu hepsine) farklıdır...sadece sevgi şefkat anlayış değil, işini her gün ama her gün iyi yapmaya dayalıdır, öğrencisi olsan aşık olurdun yani :))

Adsız dedi ki...

Kıçımın profüsürü Miso lafına katılmıyorum:)
Ama hakkaten ben de yemişim profosyenel hayatı!
Bazı gerçekler profosyenelce tavırdan başka meziyetler gerektirir.Empati gibi,anlayış gibi,mağdurun mağduriyetini gidermek gibi,insanı önemsemek gibi.Yani senin yaptığın ve aslında her hocanın yapması gereken davranışlar gibi.

Başlarına bir kektirmeyle,bir kötü bakışla,bir hakaret cümlesiyle ruhlarında fırtınalar kopan ilköğretim öğrencileri var.Oysa sıcak bir bakış,bir baş okşama,bir tatlı söz onlara dünyaları vermeye yetiyor da artıyor bile.

Kaldıki bunlar hayatlarının karar aşamasında,gelecekleri söz konusu olan "geleceğin yetişkinleri olacak" gençlere, "geçmişte kendilerinin genç olduklarını" unutup gargamel gibi davranmayı bir meziyet zannedip kendilerini bir bok sanan hocalara teeee burdan......................

T.

K.D.S.M

miso dedi ki...

Dufresnecim, hafızan biraz paslanmış galiba. O öğrenci sen değildin ki; ben çok iyi hatırlıyorum, o A...'dı. Ama yine de hak etti. Sonuçta bir yılın emeği vardı. Ne kadar az çalışsa da yine de haketmişti. Sen de, yanılmıyorsam eğer 110'la filan mezun olmuştun. (Sunumdunda ağlamamış mıydım ben?)Gözbebeğimdin. Hala da öyle değil misin? :):)

Figen, hiç korkma, öyle biri olmam ben. Öyle bir mekanizma kurdum ki, kendim aymaz olsam etrafımdakiler uyarır beni. O zaman da çeker giderim hemen. Hiç kimseyi harcamam:)

Ah köşenin delisi, ne kadar teşekkür etsem az. Bu iltifatları senden duymak en güzel şey herhalde. Ama ben aramızda bir fark göremiyorum :)

Tcim, söylediklerin ne kadar da doğru. İlkokul anılarımı bir dinlesen... Nasıl akli dengemi koruyabildiğimi bile bilmiyorum. Çok özeniyorum, bütünm öğrencilerime cidden çok özeniyorum. Ve kırıcam diye bir o kadar da korkyorum. Herkes gargamel olabilir sonuçta, değil mi?

herackles dedi ki...

Vay hayvan vay! (bir şarkı sözünü naklettim)

Bu da bir üniversitede oluyor.
O optik zırlaması yüzünden insanların zamanını almaya ne hakları var peki?
Ordan hiç düşünmezler...
Ayıp yahu; ben o öğrencinin yerinde olsaydım atılırdım herhalde; yazık kıza da!
İnsanlık öldü mü?
Öteki öğrencilerin hangi hakkından bahsediyorsun? Sorarsın diğerlerine, kabul ederlerse yaparsın...
Demokrasiden de anlamıyorlar... Yazık, yazık!

miso dedi ki...

Herackles merhaba
evet, malesef böyle bir şey yaşandı. ve ben hala o kızın akibetini öğrenemedim. Yarın sorucam artık. Ama demokrasiden bahsetmişsin ya, bu durumda diğer öğrencilere sormak sanırım mümkün değil. Çünkü sınava minimum 400 öğrenci girmiştir. Ve emin ol ki, böyle bir şeyi sorduğun anda bir çoğu kızın aleyhine karar verecektir. Ben yalnızca bazen bazı istisnaların olabileceğini düşünüyorum. Umarım kızın hakkında olumlu bir karar çıkar :)

Talisman dedi ki...

Yüreğim acıdı resmen.. İnsanın hiç mi içi titremez, gencecik insan. Sonuçta bilgi de var, 2 dakikada diğer öğrenciler atomu mu parçalıycak sanki.. Bence çok iyi yapmışsınız, tebrik ediyorum, keşke her hoca sizin gibi olsa.. Hocalık gereği bile değil insanlık gereği. İnsanız yahu, amma unuttuk bunu. Nereye böyle?
Bu arada blogunuzu gaykedi de gördüm ve çok beğendim okuyup duruyorum.
Sevgiler.

miso dedi ki...

sevgili talismandiyette,
söylediğiniz her şeye katılıyorum. Hocalıkla hiç alakası yok cidden, biraz merhamet yahu! Hepimizin başına gelebilir, değil mi?
sevgiler

Adsız dedi ki...

mişoooooooooooo
banane banane bendeöğrencin olmak istiyorummmm


üniversiteyi dersime giren bölüm başkanı olan prof. bir gerzeğin bana olan kişisel takıntısı yüzünden bıraktım şimdi düşünüyorum evet aptallıktı
pişmanmıyım pek değil ama böyle olması gerekmezdii

herkes mişo değil olamazdaa
ama merhamet duygusu mümkünse herkeste olsun ve emeğe saygı gösterilsin lütfennnn

miso dedi ki...

sevgili diagonel,
cok tesekkur ederim. Aslinda ankara'ya geldiginde bir gun seni gizlice sinifa mi soksam ne? hehe. Universiteye donmek de pekala mumkun, onemli olan ne kadar istedigin.
sevgiler