24 Ekim 2006

Dr.Jekyll-Mr/Mrs. Hyde

Boşanmak enteresan bir süreç sanırım. Kişinin dibine kadar yaşadığı bir şey. Bir çok yüzü olan. Bir çok çift beraberken ne kadar anlaşamaz olsa da, daha insani, daha görgü kuralları içinde hareket ediyorlar genelde. Herhalde bu anlaşamama durumu insanların içindeki yayları geriyor da geriyor. Pek de çaktırmıyor ne kadar gerdiğini muhtemelen. Ne zaman ki boşanma kararı alınıyor, o zamana kadar gerilen o yay her şeyi püskürtürcesine fışkırtıyor. O hanımefendi kadın aniden para düşkünü, onu da ben alayım, bunu da ben kapayım, az daha koparayım, sana kuruş koklatmayayım moduna giriyor. Tabi psikoloji "saçımı süpürge ettim, lanet olsun o günlere, değer miydi sana en kıymetli hazinem" psikolojisi oluyor. Erkekte ise "memlekette karı kıtlığı mı var, savuluuun, benden ala erkek mi var, mıymıntı karı bir gün mutlu ettiysen beş gün inlettin," psikolojisi başlıyor. Kendini bardan bara atıyor, çıtır kızlara ilişmeye çalışıyor filan.
Kuzenimin boşanma süreci de buna benzer geçti. Kararı kuzenim almadığı ve başlangıçta kurtarmaya niyet ettiği için pek öyle hatunlara zıplama moduna giremedi. Ama şimdi acısı dindi ve fırrr dönüyor.
Bu sürecin çok içindeydim ben, çünkü mahkemede kuzenimin şahitliğini yaptım. Bir akşam eşimle yemekte sohbet ederken "bana olmaz" dememek gerektiğini filan konuştuk. İnsanız, ne yaşayacağımızı kim bilebilir dedik. Ama o gece birbirimize bir söz verdik. Eğer bir gün böyle bir şey yaşarsak; yani boşanma kararı alma durumunda kalırsak, içimizdeki çingenenin, arsızın esiri olmayalım dedik. Aşkın, sevginin, birlikte başarılan/aşılan her şeyin ve en önemlisi de çocuğumuzun hatırına.
Ben kendi Mrs. Hyde'ımla tanışmak istemiyorummm!!!

Hiç yorum yok: