19 Ekim 2006

Ilk izlenim

Çalıştığım yeri çok çok seviyorum, gerçekten. Daha önce bir çok farklı sektörde çalıştığım için, aslında öğretmenlik işinin tam da bana göre olduğunu tecrübeyle saptamış şanslı kişilerden biriyim. Şanslıyım çünkü cidden bu işten büyük keyif alıyorum ve başka şeyleri de denediğim için doğru kararın bu olduğunu keşfetmiş durumdayım. Örneğin önceden çalıştığım yerlerden birinde ihalelere katılıyorduk ve bir seferinde bilmem kaç milyon dolarlık bir ihaleyi bizim şirket kazanmıştı. Herkes sevinçten birbirinin üzerine zıplarken ben içimin kupkuru olduğunu farketmiştim. Sonra tabi direk vınnn.
Neyse, şu anda çalıştığım üniversiteden önce iki farklı üniversitede hocalık yaptım ve gerçekten de buranın hem öğrenci, hem de çalışan hoca kalitesi bağlamında ciddi anlamda çok üst sularda olduğunu gördüm. Çocuğa bir kere söylüyorsun anlıyor (allahallaaah?), ortamları çok güzel, birbirlerine saldırmıyor ya da sürahi fırlatmıyor, oruç tutmayana bıçak çekmiyorlar. Öğretmen arkadaşlardan tabii ki sorumsuz tipler var ama yine de diğer üniversitelerde çalışırken gördüğüm saçmalıkları burada hiç görmedim. Örneğin ilk çalıştığım yerde çapraz sınıftaki arkadaş 12.30'da bitmesi gereken dersi 10.30'da güne gitmek için bitirirdi arada sırada. Burada herkes sorumluluğunu biliyor. Burayı çok seviyorum.
Ama ilk sene yaşadığım hayal kırıklığını ve gerginliği hiç unutamayacağım. Hizmet içi eğitim adı altında bir eğitime tabi tutulmuştuk. Aramızda benim gibi tecrübeli hocalar da vardı (benim o sırada 7 yıllık üniversite hocalığı deneyimim vardı), hayatında ilk kez sınıfa girecek olanlar da. Ve hepimiz aynı eğitimi almak zorunda bırakıldık. Bir ton kırtasiye işinden ders verimim düştü diyebilirim. Mesela günlük tutmaya mecbur bırakıldık. Her gün geç bilgisayarın başına, bugün şöyle oldu, böyle dedim bilmem ne. İtirazlarımız ise neredeyse hiç kaale alınmadı diyebilirim. Hocalarımızdan birisinin tecrübesi benden bir yıl fazlaydı ve hizmet içi eğitim verebilmek için herhangi bir ekstra donanımı yoktu. Oysa bu işlere soyunabilmek için çok ciddi kurslara gitmek ve bu kursları yapılan ödevler olsun, girilen sınavlar olsun her bağlamda başarıyla tamamlamak gerekiyor. Çok ciddi bir üniversitede olmama rağmen bu bağlamda ciddi bir eksiklikleri vardı. Eğitmenlerimizden biri bir arkadaşımızı tehdit etti (sözleşmen yenilenmez haaa, ayağını denk al), bir diğeri beni odasında kovmaktan beter etti filan. Senenin sonunu ben o hocaya rest çekmiş, az önce bahsettiğim arkadaş da ayrılmanın eşiğine gelmiş olarak getirdik.
Bütün bunları neden mi anlattım? Bugün kantinde yemek yerken bizi eğiten hocalardan birinin yakın arkadaşıyla karşılaştık. İlk izlenimi 'buzdan kraliçe'den öteye geçememişti benim için. Hala da farklı düşünmüyorum; bir merhaba'yı, bir tebessümü çok görüyor çünkü. O ilk sene yaşadıklarımızı anımsattı bana. Mutemelen ben de ona sevgili arkadaşıyla yaptığı dedikoduları.
Ne kötü öğrencilerdik kim bilir?
Allah başa vermesinnnn :)

1 yorum:

Elif Derviş dedi ki...

Allah herkesin başına bizim gibileri versin anacım, daha iyisini mi bulacaklar? hehehehehe