1 Ekim 2006

Çöp ve mega kıro ben

Apartmanımızdaki kimsenin adını bilmiyorum. Çok sevdiğim kapıcımızın bile... Sanırım modern olmanın bir sonucu bu da. Moderniz ya, sabah çıkıp akşam döneriz, kimsenin kapısını çalmayız, "ona koş, buna koş"dan etrafımızdakilere vakit kalmaz; işte bunların sonucu bu isim bilmeme durumu.
Taşınmadan bir kaç gün önce hemen yanımızdaki evin kapısı açıldı ve ev sahibi bayan misafirini uğurlamak için dışarı çıktı. Ev sahibi bayanın başında hiç saç yoktu; belli ki kanser hastasıydı. Tabi hemen içten bir sempati ve endişe. "Bir iki gün sonra taşınacağız, biraz rahatsızlık verebiliriz, şimdiden özür dilerim," dedim hemen. Yüzüme bakıp hiç bir şey demedi. Bir an Türk olup olmadığını bile düşündüğümü hatırlıyorum şimdi. Taşındıktan sonra o eve giren bir beyle bir kaç kere asansörde karşılaştık. Ne bir merhaba, ne bir iyi akşamlar. Bana çok enteresan geldi. Kendi kendimi çürütmüş oldum aslında, modernlikle hiç bir alakası yok sanırım. Tamamen hıyarlık densitesiyle ilgili :)
Geçen gün de çöpü atmak için evden çıktım. Katta küçük bir oda var, oradaki kapağı açıp çöpü aşağıya sallıyorsunuz. Evden elimde çöple çıktım ama üzerimde pakize pijama altı (penguen istilasına uğramış kırmızı bir yüzey), garabet bir t-shirt (neden atmadığımı hala bilmiyorum), ayağımda çorap ve en kötüsü de kapıda bulduğum ilk şey olan sandaletler. (dikkaattt: sandalet içi çorap=mega kıro sandöviçi) İki adım attım ki karşı komşunun asortik oğlu çıktı evinden. Süslenmiş, püslenmiş, parfüm 15 saniye içinde öldürücü boyutlarda alkol içeriyor, saçlar cöleli filan. İyi akşamlar dedi. Ve gülümsedi. Ben de iyi akşamlar, dedim. Ben yeni kapıcınızım, süt lazım mı? Oğlan suratıma baktıktan sonra acayip gürültülü bir şekilde güldü. Olsun ya, çöp atmaya çıkmışsınız işte, dedi ve asansöre bindi.
Çıkarılacak ders: İnsan karşısındakini gördüğü anda aslında her şeyi görüyor ve direk notunu veriyor. Bu yüzden şakam beni kurtardı sanırım. Annesi hala cumartesi temizliğe gelip gelmeyeceğimi sormak için uğramadı.
:)

Hiç yorum yok: