5 Ekim 2006

Tarafların boşanmasınaaa...

"Söylenenlere itiraz ediyor musunuz avukat bey?" diye soruluyor karşı tarafa.
"Hayır efendim, söylenen her şey doğrudur."
"Ben bir şey söyleyebilir miyim hakim hanım?" diyor kuzenim.
"Buyrun".
"Evliliğimiz boyunca eşimi el üzerinde tuttum. Eşimin çalıştığı süre boyunca o uyuduktan sonra kalktım ütüleri yaptım. Evin işini hep ben yaptım, yemekleri pişirdim, evimizi temizledim. İstediği şeyleri alabilmesi için iş değiştirdim, yetmedi. Çok iyi kazanıyordum, yine yetmedi. Sonra aniden iş hayatımda bir terslik oldu ve işsiz kaldım. Bu sürenin ikinci ayında beni terk etti. Ben yaptığım hiç bir işten dolayı pişman değilim. Her şeyi onu sevdiğim için ve evliliğimizi yürütmek için yaptım. Ama şimdi görüyorum ki bu kadar kıymet verdiğim insan bana dolandırıcı muamelesi yapıyor, tazminatımı yedin paramı geri ver diyor. Ben er ya da geç boşanacağım. Kuracağım yeni ilişkide bu kadar verici olabilmem mümkün olacak mı hakim hanım? O zaman şartlar beni maço bir erkek olmaya zorluyor, demek ki bu işler sevgiyle, şefkatle olmuyor. Ben de Türk standardında bir erkek olmalıymışım demek ki".
"Yaz kızım. Davalının ve davacının boşanmasına, talep edilen nafakanın davacının çalışıyor olması dolayısıyla reddine, koşullar göz önünde bulundurularak talep edilen maddi ve manevi tazminatın reddine karar verilmiştir."
Kulaklarımıza inanamadık. Kadınların kayırıldığını söylemişti herkes. En azından bekaret tazminatı olarak belli bir miktar para ödenmesine karar verilirmiş. (Ya bu da ne gerzek bir durumdur, mal mı o be, bedel biçilir mi böyle bir şeye? O zaman ölçü birimi nedir :))
İlk defa "demek adalet varmış" dedim kendi kendime.
Kuzene bütün avanaklıkları bir kenara ittiği yeni ve güzel bir hayat diliyorum.
Ama şunu da biliyorum ki can çıkar huy çıkmaz.
Çok yakında yeni maceralarla düşer kucağımıza
:)

Hiç yorum yok: