28 Eylül 2006

Farklı tarzlar

Hayat böyle bir şey sanırım. Daha doğrusu zekayla bağlantısı böyle bir şey. Hep aynı çizgide ilerliyor insan. Hata yaptıktan sonra çektiği acıya bakıp "akıllandım artık" diyor, " o eski ben değilim artık" diyor ama nafile. Yok böyle bir şey yani. İnsanın yapısı hiç değişmediği için izlediği çizgi de değişmiyor. Ancak çok ciddi bir travma o çizgiyi değiştirebiliyor. Yani zekayla bağlantısı çok da kuvvetli değil bu durumda.
Ya da sadece ben böyleyim :( On beş yaşımda neysem şimdi de oyum. Aynı kişiyim. Üzerinden yirmi yıl geçmiş, hala aynı şeyler. Derinden üzüldüğüm anda hiç tutamadığım gözyaşlarım. Tutmak da istemediğim. Derinden üzülmeye bir de korku eklenince... İşte o zaman sel götürüyor. Daha da çok ağlamak istiyorum ama çok şişiyor yüzüm gözüm, olmuyor, insan içine çıkınca infial yaratıyor.
Bazıları daha derin yaşıyor, bazıları daha korkarak, bazıları da kendi içinde. Eminim, etrafımdaki kimsenin kötü niyeti yok ama tarzlar farklı. Ve bu farklar ürkütüyor, incitiyor. Çünkü yeterince açığım; sorun neyse konuşulabilir, çözüm bulunabilir, o anda olduğu yerde bırakılıp sonradan üzerine düşülebilir. Ama çıkmaz sokaklar öldürüyor. Elim kolum bağlanıyor zira.
Bugün öleyazdım ben.
O kadar korktum işte.
Cidden.

Hiç yorum yok: