12 Eylül 2006

11 Eylül

Ilgaz'ın doğduğu seneydi 2001. Bizim için de çok uğursuz bir sene olmuştu. 2000'de bir süredir iyi giden ekonomik duruma aldanıp döviz kredisiyle 2 oda bir salon bir ev almıştık. Sonra malumunuz, aniden devalüasyon oldu. O olduğu sırada Ilgaz'cımla henüz yekpareydik. Korcan arayıp duruyor, sakın haber seyretme, moralini bozma, hallederiz diyordu. Moral bozmamak ne mümkün, küçücük evimiz yalı fiyatına yükselmiş, döviz üç kat artmış (o sıralar Mark vardı), borç sapıtmıştı. Kendime sürekli telkin ediyordum, üzülme, bir çaresi bulunur, daha yavaş ödenir, önemli olan senin ve karnındakinin sağlığı filan.
Neyse Ilgaz bey 13 Temmuz'da teşrif ettiler son derece sağlıklı bir bebek olarak ve biz de kendisiyle bazen mutlu mesut, bazen ne yapacağını bilememenin verdiği çaresizlikten dibe vurarak evde pinekleyip duruyoruz. 11 Eylül günü televizyon seyrediyordum. Salondaki üçlü kanepede uzanmıştım, Ilgaz da göğsümde uyuyor. Ben de kah uyukluyorum, kah televizyona bakıyorum filan. Aniden İkiz Kuleler'e çarpma görüntüsüne geldim. Önce film zannettim. Fakat defalarca aynı görüntüyü vermeye başlayınca CNN'i açtım. Korkunç bir panik tabii ki. Ben ağzım açık görüntüleri seyrediyorum, Ilgaz'ım her şeyden habersiz sakin sakin uyumaya devam ediyor. Derken Korcan aradı, ben de bir heyecan olanları anlatıyorum. Zavallı adam çoktan haber almış, bankadaki bir kaç kuruş TL'mizi dolara çevirmeye çalışıyormuş. Hiç olmazsa elimizdekiler yerlerde sürünmesin demişti. Ama ne mümkün tabi, devalüasyondan sonra bir de 11 Eylül cilası yedik yani.
Ben lohusa kadın duygusallığıyla ağlayıp dururken babam kaç kişi ölmüş diye sordu. Kişi sayısını tam olarak bilmediğimi söyleyince de, "kızım Amerika her sene dünyanın değişik yerlerinde uygulamaya koyduğu darbe planlarıyla bu sayının en az 20 katının ölmesine sebep oluyor, PKK'yı terörist diye tanımaları için kıçımızı yırtıyoruz da burun kıvırıyorlar, terör neymiş görmüş oldular işte," demişti de ağzım açık kalmıştı. Tabii ki orada ölen insanlara o da üzülmüştü, ama genel yönetim tarzı olarak da öz eleştiri yapmaları gerektiğini yüzlerine vurduğunu söylüyordu bu olayın. Oysa babamın yanıldığı ortaya çıktı. Amerika tarzından biraz bile sapmadı, hatta bilakis çok daha saldırgan hale geldi.
Ve olan yine sivillere oldu. Olmaya da devam ediyor ne yazık ki. Tek fark ölen sivillerin derilerinin rengi. Ortalamaya vurursak ne Afganistan'da, ne de Irak'ta süt beyaz adam bulunmaz pek, değil mi? Ama pardon, üzüntümüz cilt renginin tonunun açıklığıyla doğru orantılı son yirmi beş yılın eğilimine göre.
O zaman boş ver gitsin.
:(

Hiç yorum yok: