7 Eylül 2006

Yeni Okul

Biliyorum, iki yıldır okula gittiğini en iyi ben biliyorum inanın. Hatta ilk iki ayı bir eziyetti. Kendini yerlere atmalar, gitmiyceeem diye bağırmalar, nefessiz kalıncaya kadar ağlamalar, koala gibi üzerime yapışıp beni yere düşürmeler... Daha sayarım da ne içim kaldırabilecek, ne de sizi bayayım. Onu orada avaz avaz ağlarken bırakıp kapıdan çıkınca bulduğum en yakın yere çöküp bir posta da ben ağladım her seferinde. Diğer veliler teselli edip durdu, korkmayın geçecek dediler ama bu her gün bu şekilde devam edince ümidimi yitirmeye başladım ben de. Sonra bir gün bende sigortalar attı, eee diye bağırıp bir temiz fırça kaydım tipe. Bu arada sinirle kapıyı ittirmişim (gerçekten hatırlamıyorum), kapı da küüüt diye çarpınca mizansen tam oldu. Tip susar gibi oldu, öğretmeninin elini tuttu, ben de çıkıp gittim. O oldu, bir daha sapıtmadı. Zaman zaman hislendi, özellikle tatil dönüşlerinde bir hoş oldu hep, ama gavur eziyeti yapmadı bir daha. Bu olay 3 yaşını doldurduğunda kreşe yazdırdığımda oldu. Ve gerçekten de net 2 ay sürdü. Dediğim gibi sonradan insan formatına girdi, okul konusunda eziyet etmedi. Hatta o kadar sevdi ki ateşlendiğinde bile gidicem diye ısrar ettiği çok oldu.
Şimdi işler değişti. Bir üst sınıfa terfi ettik. Anaokuluna yazdırdık tipimi. Ha, bir de öyle kolay olmadı. Seçmeler filan yapıldı yanee. (Neyi neye göre seçtikleri konusunda hiç bir fikrim yok, yalnızca bir gün 1 saat içeri alıp oyun oynattılar tiplere. Sonra da mutlu haberi verdiler.) Okulu haftaya perşembe açılıyor ve okul açılana kadar her gün 1 saat alıştırma seansları var. Bugün Ilgaz'ı kapıdan içeri yollarken bir garip oldum. İnsanın tepki verdiği şeyler hiç değişmiyor demek ki. Sadece dozu değişiyor. Yoksa yeni ortamsa yeni ortam. Hem ona, hem bana. Ben bu kadar tedirginken kimbilir onun o kuş kalbi ne durumda.
Sınıflarına bakan bir cam var, çocukları dışarıdan izleyebiliyoruz ama onlar bizi göremiyor. Öğretmeni kitap okudu gruba bugün. Hep Ilgaz'ı izledim. Zaman zaman o japon-yumuğu gözlerini kocaman açtı, zaman zaman tedirgin bir şekilde kıstı. Bazen gülümsedi, bazen aaa türü bir şey söyledi. Öyle uyumlu oturdu ki orada, hem içimde bir şeyler çıt etti, hem de gurur duydum çocuğumla. Çocuk sahibi olmak olağanüstü bir şey dedim kendi kendime. Evet, canıma okudu ve hala ihmal etmiyor okumayı, ama iyi ki var ve ben iyi ki Ilgaz'ın annesiyim. Çünkü benim çocuğumun yapısı güzel. Evet, ben çok emek verdim ama çocuğumun hamuru iyi olmasaydı benim çabalarım boşa çıkar, heder olur giderdi. Yaptığım tek şey o hamuru ekşitmemeye çalışmak oldu, ve sanırım bunu başardım. Ve tabi babası da; çabanın ve emeğin çoğu annede olsa da onun da hakkını yiyemem.
Canım çocuğum, bir tane Ilgaz'ım benim.
Hep huzurlu olsun böyle.

Hiç yorum yok: