5 Eylül 2006

Kader

Biliyorum, hiç benden beklenen bir başlık değil bu. Ya da bilmiyorum, gayet de beklenen bir şey belki de. Yaşım ilerledikçe, özellikle de çocuğum olduktan sonra bu kader kısmet hikayelerine daha bir inanmaya başladım sanırım. Bugün oğlum ana sınıfına 1 saatlik alışma turuna katıldığında ben de kitabımı açtım ve okumaya başladım. Sonra bir baktım ki bazı veliler camdan içeri bakarak çocuklarının neler yaptığını seyrediyor. Ben de bir gideyim dedim ve orada bir bayanla karşılaştık. Başı kapalı bir bayan, ikizleri başlamış ana sınıfına. Okul kuralı olarak ikizleri iki ayrı sınıfa yerleştirmişler. Bir de abileri varmış. Ben kadını tebrik ettim, sizde yok mu başka, yok, niyet yok mu, o hiç yok. Ehehe filan. Yanımızda bir bayan daha var. Sizde kaç tane, bende de bir tane, oh en güzeli, haha hihi filan. Sonra o bayanın da İngilizce öğretmeni olduğu ortaya çıktı. Laf lafı açtı filan. Derken ingilizce öğretmeni bayanın annesiyle tanıştık. Bayan harp okulunda ingilizce öğretmeniymiş. Eşiniz ne iş yapıyor, eşim mühendis, ya sizin kızınızın eşi ne iş yapıyor? Kaybettik. Aa, öyle mi, çok üzüldüm. Şehit oldu. Hem de oğlunun doğumunu bile göremeden.
Yüzüme olanca gücüyle bir tokat atsaydı bu kadar şaşırır ve bozulurdum herhalde. Çocuğunun doğumunu bile görmeden, seninle kişisel hiç bir alakası olmayan bir olay nedeniyle elveda demek hayata. Arkanda bebeğinizi bekleyen gencecik bir kadın ve seni hiç göremeyecek olan, içinde hep bir boşlukla yaşayacak olan bir çocuk bırakmak. O çocuğa neyi nasıl anlatırsın? Örneğin barış kavramını anlatabilir misin? Ya da baba sence ne demektir diye sorabilir misin?
Bütün bunları konuşmadan önce pencereden içeri bakarken oğlumu ve etrafındaki çocukları izleyip, acaba bunların hangisiyle çok iyi arkadaş olup, birbirlerinde kalmak isteyecekler diye düşünmüştüm. Sonra bu düşünceleri o bayanla da paylaştım; ya evet, dost olurlar inşallah, iyi bir dost en önemli şeydir gerçekten diye konuştuk. Sonra da kadının hayatındaki gerçeği öğrendim. Çok üzüldüm ve elimden hiç bir şey gelmedi.
O çocuk bugün ODTÜye gelirken annesine ve anneannesine "öğretmenim beni sever mi acaba?" diye sormuş. İçim ezildi. Sever tabi, hem de bence çok çok sever ama hiç bir zaman senin açlığını bastıracak kadar sevemez. Ben o çocuğu çok sevdim, daha da çok sevicem biliyorum. Kendi oğlumla karşılaştırdığımda bu hayata zaten en az 5 adım geriden başladığını gördüm çünkü.
Bugün oğlum adına gerçekten güzel bir gün oldu benim için. Yine benim açımdan bir başkasının çocuğu için de bir o kadar hüzünlü bir gün.

Hiç yorum yok: