2 Eylül 2006

Kalsana bu gece

Ağladım, ağladım, gözlerim dömbek olana kadar ağladım. O da ağladı. Yarın gidiyor çünkü. Biliyorum geri gelecek ama sonra yine gidecek. Oralı olacak. Artık hep orada olacak. Sadece bir alomuz olacak, bir de mailler. Birlikte çok ağladık, birbirimizin yüzüne baktık ağladık, sarıldık ağladık, saçlarımızı okşadık ağladık.
"Kızım kalsana bu gece. Kalamam anne, çok mutsuzum, dayanamıyorum yüzüne bakmaya."
"Miso kalsana bu gece, film seyrederiz bak. Yok ben gideyim, filmi bana ver ben evde seyrederim. O zaman ben geleyim, birlikte seyredelim. Yok, gelme, ben yalnız kalmak istiyorum."
"Abla kal diyemiyorum sana. Kalamam zaten, yarın dersim var, sabaha kadar ağlamak istemiyorum. Tamam o zaman. Tamam, güle güle git, işlerini hallet, kendine iyi bak."
"Bir tek söz ver bana bir tanem. Mutsuz olursan paylaşacaksın, içine atıp atıp biriktirmeyeceksin. Bir sözünle oradayım, yanına gelicem. Kimseyi sırtında taşıma, hayatın boyunca hem de. Bir gün çocuğun olacak, çocuk yetiştirme görevini o günlere bırak. Şu anda herkes kendini idare etsin, kimsenin sana yaslanmasına izin verme. Bırak kendisini insan olarak, koca olarak, sevgili olarak sana ispat etsin."
Peki dedi. Kabul etti. İnandım da galiba. Arayacağım bir şey olursa dedi, anlatacağım. Paylaşacağım.
Bir yerim kırılmış gibi hissediyorum. Derin bir acı ve ona eşlik eden garip bir uyuşma hissi var içimde. Dün gece yattım, gözlerimi tavana diktim ve düşündüm uzun uzun. Ben okumaya İstanbul'a gittiğimde 17 yaşındaydım, geri döndüğümde ise yaşıtlarımdan on yaş daha tecrübeli genç bir kadındım. Şimdi bir tanem 27 yaşında, yapar herhalde. Yapar tabi, kapasitesinden hiç bir şüphem yok, ama nişanlısına duyduğu sevgiyle her yükün altına girip ezilir diye korkuyorum. Bebeğini sırtına bağlayıp tarlaya giden kadınlar gibi her şeyi üstlenmesinden korkuyorum. "Kol kırılır yen içinde kalır" diye düşünmesinden korkuyorum.
Bu özlemi kaldıramayacağımdan korkuyorum.
Çok özleyeceğim.
Canım o

Hiç yorum yok: