24 Ağustos 2006

Çaresizlik

Hep açık oldum ben, herkese karşı, yalnızca kırıp dökmekten korktuğum zaman açık olamadım çok; ama yine de söylemek istediğimi, söylemem gerektiğini düşündüklerimi söyledim. HEP. Çünkü sonrasındaki sorumluluk daha zor geldi, dayanılmaz, kaldırılmaz geldi. HEP. Hep açık olduğum için hep muhalefetle karşılaştım. Ve enteresan bir çelişki yarattım insanların içlerinde. Örneğin kuzenim. Her defasında geldi bana akıl danıştı, ve her defasında kızdı söylediklerime. Peki ne yapmalı o zaman? Yani akıl danışmaya geldiğinde aslında bilmiyor mu söyleyeceklerimi? En azından tahmin edebiliyor olmalı. Hatta söyleyeceklerime vereceği cevapların provasını bile yapmış oluyordur belki benimle konuşmadan önce. Ama yine de beni duyduğunda hissedilen o kaçınılmaz burukluk acıttı hep, söylediklerini onaylatmak için duyulan o insani umut ağır bastı ve duyamadığında yaşanan o hayal kırıklığı öfkeye dönüştü. Öfke savunmaya dönüştü. Savunma ise bir süre sonra neyi savunduğunu bilememe, salt bir muhalefet etme, ama amalamaya dönüştü.
Şimdi aynı şeyi canım kardeşimle yaşıyorum. Ailecek yaşıyoruz. Aslında annemle ben yaşıyoruz çünkü babamla birbirimizle konuştuğumuz gibi konuşmadık hiç, konuşmaya da yeltenmedik. İkimiz de yeterince zekiyiz bu konuda; yeri geldi mi birbirimizi uyarırız da. Bir şey daha; biz olmak istemiyorum onun karşısında. Ben kimseyle bir değilim, bir tek onunla bir olabilirim ama onu da beceremiyorum. Söylediğim her şey duvara çarpan orası burası eğri bir top gibi sekip gidiyor. Geri dönmüyor bile. Kardeşimi daha önce hiç böyle görmemiştim ben. Hiç bir şeyi dinlemiyor, tek bir hedefe kilitlenmiş, söylenenleri anlamayı denemiyor bile. Korkulardan bahsediyorum, naapalım türü şeyler söylüyor. Ya dur bir dakika, bak başıma neler gelebilir demiyor. Hadi yüzüme söylemesin, içinden de diyor gibi görünmüyor hiç. İşte bu da herşeyden daha çok korkutuyor. Farkında olmaması mümkün mü? Ah canım benim, nasıl bu hale geldin sen?
Ben İstanbul'a döneceğimde giiittmeee diye miyavlardı bana. Sarılırdık, ağlardık. Şimdi ben avaz avaz GİİİTTTMEEEE diye bağırmak istiyorum. Korkuyorum çok, gitme noolur demek istiyorum. Hiç bu kadar çaresiz kalmamıştım. Bir tek oğlumun hastalıklarında yaşıyorum aynı çaresizlik paniğini.
Bağıramıyorum, çünkü duymuyor, çünkü sağır olmuş, bana ve korkularıma karşı. Bıkkınlıklarını çözmek için ateşe atlamadığını bilmek istiyorum. Mutlu olmasını istiyorum, hayatı boyunca birini sırtında taşımasını istemiyorum çünkü biliyorum ki çok yorulacak ve o zaman da çok geç olacak.
Çaresizim hiç olmadığım kadar.
Hiç bir çözüm yok, biliyorum.

Hiç yorum yok: