15 Ağustos 2006

Kurgusal yolculuk

Biletin saatini duyana kadar tam emin olamamıştım galiba... Kalkış saatini öğrendiğimde hah, dedim, tamam, gerçekten yolculuk var. Şimdi açmalı bavulu,koymalı yatağın üzerine . Sonra dolabı açmalı. Düşünmeli uzun, uzun. Hangi t-shirtleri almalı acaba? En güzeli şu mavi olan mı? Yoksa yeşil mi? Uzun kollu bir şey almalı mı? Hava çöl havasını aratmıyor, geceleri bile yaprak kımıldamıyor ama belli mi olur, aniden serinlerse, o kadar zamandır hayalini kurduğum şeyi mahvetmek olmaz şimdi. Evet, evet, kalın bir şeyler de almalı. Çamaşır, çorap, pantolon, diş fırçası, deodorant... mp3 player da şart. Yolda uyuyamam şimdi ben. Zaten uyumak ne mümkün bu gece. Ben bu gece yolda yaşanmışları düşünürüm bol bol. Yüzümde sakin bir tebessümle. Bir de yarınki görüşme anını. Bir de yaşanacakları... Cunca zamandır hep bu anı bekledim. Yapmak istemediğim ama mecbur olduğum bir sürü şey yaptım sırf bu yolculuğu hakedebilmek için. Hayalini kurdum diyorum ama zaman enteresan bir şey. Bir bakıyorsun göz açıp kapayıncaya kadar geçiyor, geriye döndüğünde arkanda ayları bıraktığını görüyorsun, bir bakıyorsun o süre sünmüş, sünmüş, neredeyse yıl olmuş, öldürmüş kurbanını.
Neyse ya, mutlu son galiba. Hakikaten yolculuk var. Hiç olmazsa mesafe kalkıyor aradan. Görüşmek lazım bol bol, konuşmak bir de... Bir de paylaşmak...
Yarın bir olsun da...
Geç gece geç.
Gel yarın gel.
:)

Hiç yorum yok: