23 Ağustos 2006

Doğru kelimeler

Ne yaparsa yapsın, ne kadar sağlam bir yerde durduğunu düşünürse düşünsün, içinde mutlaka bir enkaz oluyor insanın. Yeniden inşası mümkün olmayacak kadar devasa, ya da varlığının farkında bile olunamayacak kadar küçücük... Farketmez; büyüme dediğimiz o korkunç tecrübe serüveninde şu ya da bu şekilde yaralanıp duruyoruz. Yalaya yalaya kapattığımız da oluyor o yaraları, umursamayarak kendi kendine iyileşmeye bıraktığımız da. Ve sonra büyüdük diyoruz. Kendimize aynada baktığımızda bir sürü değişik kimlik görüyoruz. Mesleki kimliğimiz, anne/baba kimliğimiz, yardıma koşan evlat/abla/kardeş kimliğimiz, insan yönümüzü taşıyan vicdani kimliğimiz, şu kimliğimiz, bu kimliğimiz. Olanca kuvvetimizle daha da güçlü hale gelmeye çalışıyoruz, durup dinlenmeden. Gücümüzü kendi kendimize ispat ettiğimiz her seferinde güç katmanımızı bir yol daha cilalayıp kendimizi daha da iyi hissediyoruz.
Ama sonra aniden içeride bir yerlerin usul usul kanadığını duyumsuyoruz. Nedeni yok, ne kadar çabalasak da o eski yarayı neyin kanattığı bulunamıyor. Bastırmaya çalışmak ancak geçici bir çözüm oluyor; zira kendi istediği anda hortluyor yaranın acısı.
Ve sonra doğru sözleri söyleyen biri giriyor hayatımıza. Duymak istediğimiz sözler olduğu için doğru sözler; çünkü bizim gibiler doğruları zaten gereğinden fazla bir sıklıkla kendi suratımıza çarpar durur. İşte o insan merkezlerden biri haline geliyor aniden, ve vazgeçilemez oluyor. Güzellikten mi bahsediyor; dinleyenin gözleri hep aynada gördüğü surette olduğu için çok inanmasa da güzel hissediyor kendini, çünkü biliyor ki ona güzel görünüyor. Entellektüel mi diyor adına; dinleyen kendine acıyor için için, okunması gereken daha çook kitap var ve geceleri yorgunluktan daha üçüncü sayfada göz kapakları pes ediyor, ama hissediyor bunun gerçekten düşünülerek söylendiğini çünkü konuştuğunda dinliyor, katılıyor ya da itiraz ediyor ama dinliyor.
İnsan bir an geliyor ki kendini yerlerde sürünür hissediyor; o an uzun da sürebiliyor, anlık da olabiliyor. İşte o anda doğru kelimeleri kullanmayı bilen biri olursa hayatında, silkinip kurtulabiliyor kavuran mutsuzluktan. Ve her şeyden daha çok teşekkür borçlu oluyor hayatındaki o insana. Daha çok anlıyor aslında bir çok şeye değen bir insan olduğunu; hem kendisinin hem de diğerinin.

Hiç yorum yok: