20 Ağustos 2006

Üzgünüm

Surat asmak istemiyorum aslında, gerçekten de istemiyorum. Ama bu kadar aldırışsız görünce daha beter üzülüyorum. Bekliyorum ki dün gece için kusura bakma desin, ama demiyor. Üstelik biliyor ne kadar gitmek istediğimi; hem de bir tek o biliyor. Bir tek de o bilecek. Çok mutsuz oluyorum böyle olunca.
Daha beter mutsuz olduğum bir şey de buralardan fiziksel olarak ayrılmamasına rağmen aslında çoktaan gitmiş olduğu gerçeği. Bu kadar mı olur yani? Onu bekleyen tehlikeleri defalarca söyledim. Onu orada bekleyeni gerçekten de çok seviyorum ama güvenimi kırdı bir kere ve bebeğimi ona emanet etme fikri beni deliye çeviriyor. Bebeğim ise hiç bir şey görmüyor, gördüğü zaman ise ağzını açıp bir kelime bile etmiyor. Değişeceğini mi umuyor? Kimsenin değişmediğini bilen bir insan böyle bir şey umut edebilir mi? Amaç buralardan kaçmak mı sadece? Neden ya? Neden bu kaçış o zaman?
Farklı olduğumuz aşikar. Ben hep daha huylu, daha ince eleyip sık dokuyan, daha çok sorgulayan oldum, biliyorum. Ama insan bu kadar önemli bir karar verirken sorgulamaz mı ya? Korkunun ne anlama geldiğini bilmiyor; yani bu korkuyu bilmiyor.
Bir de oğlumla ilgili meseleye çok üzülüyorum. Kaç kere bu konuda konuştuk / tartıştık / münakaşa ettik / dövüştük... Kaç kere bana kendisi dedi, biliyorum sen bana ileride hiç yardım etmeyeceksin, ben bunu haketmiyorum diye. Ama hala değişen hiç bir şey yok. Kesinlikle kötü bir düşüncem de yok. Ama bir gün anlayacak; bu işte insanın ne kadar umutsuzca yardıma ihtiyacı olduğunu anlayacak. Haftada bir gecemiz var, ve o gece de saat 9.45'de annemlerden çıkmak hiç bir şeye yaramıyor. Eve gidip bilgisayar ve televizyon başına geçiliyor, sonra da yatılıyor. Gerçekten de hiç bir anlamı olmuyor.
Ki dün gece gerçekten de gitmek istiyordum ben ya... Görmek istiyordum, oturup konuşmak istiyordum, adam gibi bir hoşçakal demek istiyordum...
Eve gidildi, bilgisayar ve televizyon açıldı, sonra da yatıldı.
Bugün de yolcu edilecek zaten.
Kötü oldu, cidden kötü oldu.
Üzgünüm...

Hiç yorum yok: