16 Ağustos 2006

Bir özür

Çok ilginç bir şey yaşadığımı düşünüyorum bugün. O kadar uzun süredir beklediğim şey oldu; derkennn görüşmek için çimlerin / bankların / sandalyelerin üzerinde bir saat kırk beş dakika daha beklemek zorunda kaldım. Ya biliyorum aslında, bu seferki kesinlikle uyuzluktan değil, aldırış etmemekten değil, önemsememekten değil; gerçekten de elde olmayan sebeplerden olduğunu adım gibi biliyorum. Ama neredeyse iki saat beklediysem eğer, bir gönül alıcı söz istiyorum karşılığında.
Bugün oralarda otururken aklımdan hep gitmek geçti. Yalan söyleyerek gitmek (ya kusura bakmayın bir işim çıktı), doğruyu söyleyerek gitmek (ayıp ya, bırak normal insanı, benim gibi beklemekten nefret eden bir insan bu kadar bekletilmez ama), hiç bir şey söylemeden gitmek ve çalması/çalmaması muhtemel telefonu açmak/açmamak... Genel anlamda bu minvalde dönen düşünceler girdabında döndüm durdum. Ve gidemedim. Gitsem mutsuz olacaktım, orada sinir içinde otururken olduğumdan çok daha mutsuz olacaktım. Çünkü gerçekten de görmek istiyordum.
Kelimeleri kullanırken bu kadar tutumlu olmamak lazım bence ya. Bir çift laf edebilmek lazım. "Özür dilerim," olabilir örneğin. Çünkü kelimeler kullanan kişiye bağlı olarak sihirli bir hal alabiliyor; bunu bizden iyi kim bilebilir? Bir de bazılarına daha bonkör davranılabilir. Vardır elbet herkesin hayatında bonkör davranabileceği bir kaç kişi. Değil mi?
Kötü bir gün oldu açıkçası; planlarımın bu kadar kötü bir şekilde çakılmasının üzerinden çook uzun zaman geçmiş ki, acısı fazla geldi :(

Hiç yorum yok: